Zeynep'ten
Ders bittikten sonra tam sınıftan çıkıyorduk ki Kerem kolumdan tutup beni durdurdu. "Gel benimle." dedi.
Ona kafam karışmış bir şekilde baktım. Sonra bizimkileri gösterdim.
"E bizimkiler?"Kerem bende olan bakışlarını onlara çevirdi ve "Gençler, bizim Zeynep ile ufak bir işimiz var. Siz gidin biz size yetişiriz." diye seslendi.
"Tamam, görüşürüz."
Hep bir ağızdan bize görüşürüz deyip gittiklerinde Kerem'e döndüm. "İşimiz mi var? Benim neden haberim yok?"
"Aslında var da, yani olması lazım. Unutmuşsun." Allah Allah, neyi unuttum acaba? Gerçi şaşırmam, beklerim kendimden. Balık hafızam dünyayı sallamayışımdan kaynaklanıyor olabilir. Arkadaşlarımın doğum günlerini bile karıştırırım.
Ama şu an konumuz bu değil.
"Yine neyi unuttum acaba?" diye sordum kendi kendime.
"Gel benimle, hatırlarsın." Kolumu bırakıp yavaşça elimi tuttu ve ilerlemeye başladı. Tabii ki ben de onunla beraber yürümeye başladım. Çıkışın tam tersine gidiyorduk. Birkaç dakika sonra terasın kapısından içeriye girdik. En kenara doğru yürüdü ve her zaman durup manzarayı izlediğimiz yerde durduk. Kerem hala elimden tutuyordu. Manzarada olan bakışlarımı ona çevirdim. Bakışlarım sorgulayıcıydı ama konuşmuyordum. Çok geçmeden o da bana baktı. Bakışlarımdaki sorguyu anlamış olacak ki konuşmaya başladı. Onunla çoğu zaman konuşmadan anlaşmamız beni mutlu ediyordu.
"Sunumdan önce stresinin azalması için buraya çıktığımızda, sana sunumun çok güzel geçeceğini ve sonra da yeniden buraya gelip birlikte gökyüzüne bakacağımızı söylemiştim. Hatırladın mı?"
O anı düşündüm ve yüzümde bir gülümseme belirdi.
"Sakinleş, ben yanındayım. Her şey çok güzel olacak, sunum harika geçecek. O sunumu alnımızın akıyla atlatacağız ve sonra yine buraya gelip gökyüzüne bakacağız. Anlaştık mı?"
Bu dedikleriyle beni o kadar sakinleştirmişti ki. Verdiği bu sözü nasıl unuturum diye kendime çok sinirlenmiştim.
"Hatırladım tabii ki, hatırladım. Hatırlamaz olur muyum? Dediklerin aklımda da sözü unutmuşum."
Güldü. "Sen birine borç falan verme sakın. Adamın yüzü aklında kalır ama borç verdiğini unutursun, parandan olursun bak demedi deme."
"Ya Kerem ya!" deyip yapay bir sinirle omzuna vurdum ve ikimiz de güldük.
"Tamam tamam, neyse. Anladım. Sen unuttun ama ben unutmadım. O yüzden buraya sunumumuz harika geçtikten sonra birlikte gökyüzüne bakmak için geldik." dedi. Ona gülümseyerek baktım. Hayran kalmıştım bir kez daha. O an o da stresliydi ve o halde beni teselli ederken verdiği küçük sözü unutmayıp yerine getirmesi beni büyülemişti. Bunları düşünürken birden aklımda bir cümle daha canlandı.
"Ben senin gözlerine bakarım. Nasıl olsa aynı şey."
O bana gökyüzüne bakarız dediğinde ben de bu cümleyi mırıldanmıştım. Gözlerimi anında gözlerine çevirdim. Terasın kenarında, karşı karşıga duruyorduk ve o sağındaki manzaraya bakıyordu. Üzerindeki bakışlarımı hissettiğinden midir bilinmez, o da bana baktı. Önce şaşırdı, sonra da gülümsedi. "Gökyüzüne bakmayacak mıyız?" diye sordu yüzünden silinmeyen gülümsemesiyle.
"Ben bakıyorum zaten." dedim düşünmeden konuşarak. Kurduğum cümleyle birlikte gözlerini büyütü. Sonra yavaşça normale döndü ve içten bir şekilde gülümsedi. O gülümseyince benim aklım başıma geldi ve ne dediğimin ancak farkına vardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kader Oyunu
RomanceAnnesinin evlenmesini istediği çocukla okulda karşılaşan Zeynep'in hayatı bir daha eskisi gibi olmadı.