-22-

113 7 2
                                    

Zeynep'ten

"Hadi arkadaşlar kazasız belasız atlatalım bu günü." dedi Mert, tüm araç gereçlerin bulunduğu poşeti bize getirirken.

"Ay inşallah." diyerek yara bandı takılı olan parmağıma baktım. Kerem de benimle aynı anda birbirine yapıştırdığı parmaklarına baktıktan sonra aynı anda birbirimize bakıp gülmeye başladık.

"Dünün yaralıları bu ikisi sanırım." dedi Lüba bizi göstererek.

Kerem ile ben aynı anda konuştuk. "Hayır Mert de var!" Ve yine göz göze gelip güldük. Hep aynı şey oluyor. Onun yanındayken hep gülesim geliyor. Mutlu hissediyorum. Duygu tabirleri diye bir kitap falan var mı? Çok ihtiyacım var da.

"Ya sana n'oldu?" dedi Lüba hemen Mert'in yanına geçerek.

"Ayağımı kapının pervazına çarptım." dedi Mert dudaklarını büzerek. Onun bu haline Lüba hariç hepimiz kıkırdamıştık.

"Yaa..." deyip başını Mert'in omzuna koydu Lüba. Mert de kafasını onun kafasının üstüne koydu.

"Ama Mert kendinden fazla tabaklara zarar verdi. Malum elindeki tabakları çat diye yere düşürünce..." Kerem'in söyledikleriyle gülmeye başlamıştım. Daha sonra Kerem de bana katıldı.

"Bir kere benim de canım çok acıdı tamam mı? Tabaklar mı daha önemli ben mi?" diye isyan etti Mert kafasını Lüba'nın kafasının üstünden kaldırarak.

"Tabaklar." Kerem'in cevabıyla Mert birden harekete geçerek Kerem'e doğru koştu. Kerem çoktan kaçmaya başlamıştı bile.

"Hadi ama, zamanımız gidiyor!" diye peşlerinden bağırdı Murat. Kerem ve Mert gülerek geri döndüler. Çok iyi arkadaşlık ya.

"Hadi başlayalım. Yine söylüyorum, kazasız belasız. Hadi." dedi Mert. Hepimiz kafamızı olumlu anlamda salladıktan sonra herkes malzemeleri arasında paylaşmaya başlamıştı. Ben de aynı görevime devam etmek için falçataya uzanmıştım ki bir el bileğimden yakaladı.

Kerem.

"Falçatayı eline almayı düşünmüyorsun herhalde?" dedi. Yoo, düşünüyorum.

"Niye ki? Kesme işlerini ben yapıyordum." dedim sorarcasına bakarak.

"Artık yapmıyorsun."

"Elimi kestim diye mi?" diye sordum kaşlarımı kaldırarak.

"Evet. Yine kesersin, canın acır falan. Risk almayalım." dedi Kerem gayet ciddi bir şekilde. Sanki falçatayı böğrüme saplayacaktım.

"Kerem saçmalama parmağımın ucunu kestim sadece, geçer gider. Ver şu falçatayı." dedim hafifçe gülerek. Kerem az önce eline aldığı falçatayı ben elimi ona doğru uzatınca benden uzaklaştırdı.

Gözlerimi kocaman açtım. "Kerem ciddi misin?"

"Evet." dedi omuz silkerek.

"O falçatanın ucu açık değil, değil mi?" diye sordum ellerimi belime koyarak.

Kerem önce falçataya sonra da bana baktı ve kaşlarını çattı. "Yoo, değil. Niye ki?"

"Seni kovalayacağım da ondan!" diyerek son hızla Kerem'in üstüne koştum yakalama umuduyla ama Kerem de benim gibi koşmaya başlamıştı bile. Evin içinde deliler gibi birbirimizi kovalıyorduk. O falçatayı alacağım. Aklıma koydum bir kere. İnadım inat. Bunu ona da göstereceğim. O falçata buraya gelecek!

"Yakalayamazsın!" diyerek güldü Kerem. Bir yandan da atletleri kıskandıracak şekilde kaçıyordu benden. Koşarken hırsla derin bir nefes verirken bir an gözlerimi kapattım.

Kader OyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin