Yatağımda uzanmış, camdan dışarıyı seyrediyordum. Kerem'e iki dakika vermiştim ama on dakikadır bekliyordum, hala gelmemişti. Hayır yani sanki karşıdan gelecek. Köprüsü yok bir şeyi yok. Neyine yetmiyor iki dakika anlamadım ki!
Birden kapı açıldı.
"Merhaba, ben geldim." dedi Kerem kafasını uzatarak.
"Kerem, kapıyı niye tıklatmadın?" dedim şaşkınlıkla. Birden odaya girmesini beklemiyordum tabii ki.
"E senin ayağın alçıda, boşuna ayağa kalkıp yorulma diye ben de Selim Abi'den rica ettim. Sağolsun kırmadı." Kerem'in yanında gülümseyerek duran Selim Abi'ye baktım. Ben de ona gülümseyerek selam verdim. Kerem'in de benim gibi kendine Selim Abi'yi yakın görüp ondan yardım istemesi de gülümsememin sebeplerinden biriydi. "İçeri gireyim mi?"
"Gir tabii." dedim oturuşumu düzelterek. Selim Abi'ye bir kez daha teşekkür edip odaya girdi. Sandalyeyi başucuma çekerek oturdu. Odaya girer girmez kokusu ciğerlerimi doldurmuştu. Parfümünün markası ne acaba ya? Tamam tamam. Şaka.
"Ee, neler oluyor anlat bakalım Zeynep Hanım." dedi ellerini önünde birleştirerek.
"Neyi anlatayım?"
"Beni neden çağırdın, ayrıntılı olarak anlat." dedi. Telefonda söylemiştim oysa ki çağırma nedenimi ama demek ki kafası cidden karışmış.
"Annemler burada daha fazla perişan olmasın diye İzmir'e gitmelerini istedim. Ama annemler beni burada tek bırakmak istemedi. Hem güvende olayım hem de benim gün boyu yanımda dur diye sana haber vermemi istediler." dedim.
"E ama burası yurt. Yani zaten bir sürü güvenlik var." dedi. Aklın yolu bir tabii.
"Sence dinlerler mi?" diye sordum kaşlarımı kaldırarak.
"Doğru, dinlemezler. Biraz inatçıya benziyorlar." dedi gözlerini kısarak. Güldüm. Valla çözmüş bu bizimkileri.
"Aynen öyle." dedim gülerek.
"Ee, ben nerede yatacağım?" dedi Kerem birkaç saniyelik sessizliğin ardından.
"Sen burada yatmayacaksın. Sen bu gece evine gideceksin. Annemler boşuna telaşlanıyor, kalmana gerek yok." dedim.
"Olmaz." dedi kaşlarını kaldırarak.
"Neden ya?"
"Bir kere, birisi bana emanet edilmişse o emanete sahip çıkmam gerekir. Bundan daha önemli bir sebep var mı sence? Annenler bana güvenmiş. Ne yapayım güvenlerini boşa mı çıkarayım?" dedi küçük bir çocuğa laf anlatır gibi. Göz devirdim. İyi çocuk olası tuttu bunun da!
"Tamam. Çıkartma! Yerde yatarsın o zaman!" dedim sinirle.
"Yerde mi?" dedi kaşlarını çatarak. Yok ya, gel beraber yatalım? Tövbe ya.
"Evet canım yerde. N'oldu? Beğenemedin mi? İstersen evine gidebilirsin, hiç ısrar etmem kal diye."
"Öyle bir şey olmayacak Zeynep Hanım. Hiç heveslenmeyin." dedi kendinden emin bir ses tonuyla. Off, ne meraklıymış bu da ya. Kovuyorum gitmiyor çocuk. İşim zor. Ama yılmak yok! Bir kozum daha var.
"Ee, sen okula gideceksin zaten. Gün boyu yanımda olamayacaksın. Sonra da zaten kızlar gelir. Gerek yok yani kalmana."
"Bu süre içerisinde okula gitmeyeceğim." dedi. Vay anasını, bu nasıl bir emanete sahip çıkma aşkıdır?
"Niye ya? Okul çok güzel bir yerdir. Gitmen lazım. Gitmezsen olmaz." dedim. Bu cümleler benim ağzımdan ilk defa çıkıyor. İlk ve son! Kendime yabancılaştım resmen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kader Oyunu
RomanceAnnesinin evlenmesini istediği çocukla okulda karşılaşan Zeynep'in hayatı bir daha eskisi gibi olmadı.