Gitmek istediğin bir yer olduğunda kalmak çok zor oluyordu ama kalmasam, gitmek istediğim yer hiçbir zaman olmayacaktı. İki ucu farklı sonucu olan ama iki ucu da bana dokunan seçenekleri seçmek beni zorluyordu. Gitmek istediğin bir yer olduğunda, zincirle bağlasalar bile tutamazlardı. Zincirle bağlı değildim ama kaderin ağlarıyla bağlıydım. Kaderin ağları, Yağız Akyürek'i oyuna sokmamı ve iç kesimden haberdar olmam gerektiğini söylüyor. Yağız Akyürek, benim yüzümü bilmeyecek. Çalıştığı kişiyi bilecek ama yüzünü ve ismini bilmeyecek. Çalıştığı kişi Tilki'ydi, Çisem değil.
Kitsune'nin sürekli onunla iletişim halinde olduğunu biliyordum. Ne için eğitildiğini biliyor ve ne yapması gerektiğini de ama patronu olarak onunla konuşmam gerek. Olayın ciddiyetini biliyordu ama daha güzel kavraması için benimle konuşması gerekiyordu. Altıya on üç vardı. Genelde insanlar bu saatte uyur veyahut uyanırdı. Kaç gündür uyumadığımı saymayı bırakmıştım. En son kaç saat uyuduğumu bilmiyordum ve bilip kendimi darlamak istemiyordum. Benim gibi, eğitilen Yağız Akyürek'te uyanıktı.
Görüntüm açık değil, sesim değiştirilmişti ama onun yüzünü görebiliyordum. Yanağındaki kesik izi ve olgun hatlarıyla, ekrana bakıyordu. Konuşmamı bekliyordu ama o konuşmadan ben konuşmazdım. Bana karşı cesareti olmalı ve ben izin verdiğimde o cesaretini kullanmalıydı. Ona şu anlık izin veriyordum ama başka bir zaman geldiğinde, bana karşı olan cesaretini yerle bir edebilir iplerini daha sıkı tutabilirdim.
O ağzı bıçak açmayan bir adamdı ve ben planı seven bir kadındım.
Konuşmak için koğuştan çıkmış ve bir odaya girmişti. Onu bilgisayarın ekranından görmesem dahi odadaki kameradan görebilirdim ama ben yüzünü yakından görmeyi tercih etmiştim. Ipıslak saçlarım çıplak bedenimi ıslatıyordu ama umurumda değildi. Dikkatim şu an sadece Yağız Akyürek'e aitti. Onu verilen eğitimde, ona söylenilen kelimeyi bile dememişti. Ondan ilk cümleyi beklemek ne kadar daha sürecekse bekleyecektim ama beklemem Athan'la yapacağım spora geç kalabileceğimi gösteriyordu. Sandalyemde yarım yarım dönerken ekrana bakmaya devam ediyordum. Konuşmasını beklerken bir kupa kahve bitirmiş, ikincisini ise yarılamıştım.
Suskunluğumuzun birinci saatine girdiğimizde sigara yaktım. Dudaklarıma yerleşik bırakırken dumanı dışarıya veriyor ve bir nefes daha çekiyordum.
"Nefes sesinden anladığım kadarıyla orada biri var," sesi bile sertlikle çağlıyordu. "Ne zaman konuşacaksın?"
"Senin konuşmanı bekliyordum," sandalyeyi yarım yarım döndürmeyi keserken ağzımdan sigaramı aldım. "Yağız Akyürek. Ben kimim biliyor musun?"
"Biliyorum." dedi.
"Söyle."
"Söyleyemem." dedi.
"Ne için çalışıyorsun?"
"Söyleyemem." dedi.
"Ben senin patronunum ama." dedim gülümseyerek.
"Patronumu, patronuma bile deşifre edemem." dedi. Yüzünde mimik oynamıyor, konuşmadan önce nasıl duruyorsa aynı şekilde durmaya devam ediyordu.
"Ne yapacağını biliyorsun." dedim. "Güveni sağla, kilit sen ol. Herkes sana bağlansın ve herkesi organize et. Her şeyden haberdar ol."
"Uzun süreli bir plan ama yapacağım, Patron." Kitsune'nin onu tembihlediği çok belli oluyordu. "Şayet kısa bir süre içinde güven kazanmamı isterseniz bir şeyler düşünmem gerekecek."
"Ben düşündüm Akyürek." hâlâ mimik yapmıyor. "İnsan canını ortaya koyunca, diğerleri minnetle bakar." siyah ekrana bakmaya devam ediyor. "Anlıyorsun değil mi?" diye sordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tilki, aslanın ininde.
RomanceKalp göğüs ortasının biraz solunda. Sol diye biliniyor çünkü ucu sola dönük. Benim kalbim ortadaydı, onun kalbide ortadaydı. Kalplerimizi almak için centilmenlik yapıyor ve ilk benim almamı bekliyordu. Benim kalbim hangisiydi bilmiyordum. Sağda dur...