Semiramis Pekkan, Bana Yalan söylediler.
*
Bir gün önce kardeşimin kim tarafından öldürüldüğünü öğrenmiş, saymaya erindiğim kadar kriz geçirmiş, saçlarımı kesmiş ve bedenimde yararı olan bir yerimi yaralamıştım ama gel gör ki, şu an müştemilatın balkonundaki oturma grubunda mangalın yapılışını ve yağmuru izliyordum.
Fatih mangalı yellerken olmuşları yediği için şu anlık biz aç takılıyorduk ama az sonra Athan geldiğinde, büyük ihtimalle süt dökmüş kedi gibi davranacak ve bizimde boğazımızdan bir şey geçmesine müsaade edecekti. En azından temennim bu yöndeydi çünkü cidden acıkmıştım. Mehmet yeni getirdiği etleri kenardaki masaya koymuş ve artık dayanamayıp Fatih'in kalçasına ayağıyla vurmuştu.
"Göz hakkımı yiyorum," dedi Fatih ağzına bir et daha atarken. Sanırım yediklerinden birkaç inek olurdu.
"Gözün ne kadar büyükmüş senin Fatih abi," dedi Poyraz.
"Sus be sen," dedi Fatih, yellemeye devam ederek.
"Abi geldiğinde göreceğim ben seni," Mehmet asitli bir içeceğin kapağını açıp kağıt bardağına koyarken "Kola isteyen var mı?" diye sordu ortaya.
"Rakı varken kola mı içeceğim?" dedi Fatih kahkaha atarak.
"Hayal dünyana bayılıyorum bak. Çok ciddiyim. Gidip resim falan çiz, kitap yaz, şarkı karala... Bir şeyler yap, boşa gitmesin bu hayal dünyan." dedi Mehmet, alayla. "Rakı içecekmiş..."
"Niye öyle diyorsun yavrum? Belki bir kadeh yuvarlarım."
Mehmet benim görmeyeceğimi düşündüğü bir pozisyonda durmuş ve el hareketi çekip dil çıkarmıştı. "Avucunu yala şişmesin bir yerin."
"Görüyorsun değil mi Çise? İşte bu medeniyetten yoksun insanlar arasında kendimi geliştiriyorum... Zor... Çok zor. Düşmanımın başına versin." dedi başını iki yana sallayıp, sahte bir üzgünlükle iç çekerek.
Sessizliğimi korumaya devam edip etrafı izlemeye ve dinlemeye devam ettim. Benim sessizliğim ortama bir bomba gibi düşmüş ve o bomba bütün sesi emip, sessizliği patlatmıştı. Bir tek yağmurun sesini duyuyordum ve buna ne kadar ihtiyacım olduğunu yeni yeni anlayabiliyordum. Çok az bir kısmını gördüğüm gökyüzünde yıldız yoktu ve gri bulutlar gökyüzünü çevrelemişti. Bilmem kaçıncı defa içime çektiğim derin nefesi dudaklarımın arasından verirken çıkan duman canımın sigara çekmesine neden olmuştu.
"Bu ne?" dedi içerden çıkan Timur. "Yarısı nerede bu etlerin."
"Timur abi," dedi Fatih karnını tutarak. "Yedim."
"Afiyet olsun," dedi Timur gülerek. "Az daha gelmeseydin, yakandan tutup sürüklemeye geliyordum." Athan'ın elindeki rakıyı almış ve masaya koymuştu. "Güzel bir yere otur da sürekli hareket etmek zorunda kalma."
"Rakı içerken sorun yok ama hareket ederken sorun var yani?" dedim.
"Asaf'la konuştum ben," dedi Timur, zafer işareti yaparak. "Fazla abartmadığı sürece içebiliyor."
"Her neyse," dedim oturduğum yerden kalkıp masaya, Athan'ın soluna oturarak.
Athan önündeki ve önümdeki bardakların ağzını yukarıya kaldırmış ve masaya geri koymuştu. Rakının bandını açıp kapağını çevirdi ve şişeyi bardağının ağzına yaklaştırıp bir kere yukarıdan aşağıya salladı. Rakıyı yarısına kadar koyduktan sonra yanındaki bardağa benim için koydu.
"Bana niye koymuyorsun?" dedi Athan'ın sağına oturan Timur. "Satıldığımı bu kadar belli etme."
"Tersimde kalıyorsun, uzanamadım bardağa." dediğinde Timur, aradaki mesafeye abartılı bir şaşkınlıkla baktı. "Yalan borcum mu var? Bakışa bak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tilki, aslanın ininde.
RomanceKalp göğüs ortasının biraz solunda. Sol diye biliniyor çünkü ucu sola dönük. Benim kalbim ortadaydı, onun kalbide ortadaydı. Kalplerimizi almak için centilmenlik yapıyor ve ilk benim almamı bekliyordu. Benim kalbim hangisiydi bilmiyordum. Sağda dur...