Öpücüklerimi yolluyorum ve olması gereken zamanda atmadığım için özür diliyorum. :*
İyi okumalar... <3
*
Elli yedi del acıyı azaltacak şey çok güçlü bir ağrı kesici olabilirdi. Athan'ın bedenimi saran kolları ve sırtımı okşayan elleri en güçlü ağrı kesiciyle eş değerdi. Geçmese bile geçti demesi ve dudaklarından çıkmasa bile kalbinden anladığım kelimeleri, ağrımı dindiriyordu. İlaç gibiydi ve ben ona bağımlı olmanın adımlarını, uzun zaman önce atmış gibi hissediyordum.
Düşmemem için kolumdan tuttuğunda, saçımı yıkadığında, benimle sigara içtiğinde, kahvaltıyı beraber yaptığımızda, sporda hareket gösterdiğinde, okuluma beni bıraktığında, belgesel izleyerek yemek yediğimde... Kulaklarım kanadığında ses çıkarmadan sadece dudaklarını hareket ettirdiğinde, sarılarak uyuduğumuzda, uyanmaması için hareket etmeyişimde...
Ahmet'in cümlesinin devamını yaptığımda...
Ben her şeyi yaşarken ve hiçbir şeyi fark etmezken, attığım adımların kime çıktığını daha yeni yeni anlıyordum. Anlıyordum ama bunu anlamamak için her şeyi yapıyordum. Ölmesini istemiyordum. Ölmesini istemediğim için kaybettiğim duyguların geri gelmesine müsaade edemezdim.
Ben sevemezdim.
Benim sevgim öldürürdü.
Yarasına rağmen beni sakinleştirmek için ayakta duruyor ve bana sarılıyordu. Bende ona sarılıyordum. Saçımı okşuyordu. Ben beş yaşıma gelene kadar her gece babamın yaptığı gibi saçımı okşuyordu. Ben beş yaşına gelecektim ve babam görevden, eve gelmeye fırsat bulmayacaktı. Ben beş yaşındayken saçlarımı kendim okşayacaktım ve sekiz yıl sonra babam saçımı okşasın diye saçımı kesecektim.
Babam burada değildi ama benim saçım okşanıyordu.
Benim saçımı Athan okşuyordu.
Burnumu göğsüne gömdüm ve daha sıkı sarıldım. Gözlerim yine dolmuştu ve ben yine bir ağlama krizi veya sinir krizi geçirmek istemiyordum. Bugün çok yorulmuştum. Bugün ruhum çok yorulmuştu ve Athan benim yorgunluğumu çekip almak istiyordu.
"Saçımı keselim," ağrım geçmiş olsa bile acım geçmemişti ve ben acılarla baş ederken, ilk saçlarımdan vazgeçiyordum. "Lütfen."
Saçımı okşayan elleri durmuştu ve on üç saniye nefes almamıştı. "Ben mi?" dedi tarazlı sesiyle.
"Ellerim çok acıyor, makas tutamam." dedim göğsünden başımı kaldırıp dünyanın en güzel rengine bakarak. "Ama sonra Ankara'ya gitmemiz gerekiyor." bakışları konuşuyordu ama dudakları yine susuyordu. "Kardeşimin mezarına bırakacağım saçlarımı."
"Ben senin saçını kesemem," dedi. "Yapamam."
"Güzel kes ya da kesme ama keselim." saçlarımdaki elini tuttum. "Lütfen," dedim.
"Çisem," dedi kaşlarını hafif çatarak. "Benden her şeyi isteyebilirsin ama saçını kesmemi isteyemezsin."
"Yeniden uzayacak ama şimdi uçlarına acı bulaştı. Beni acı içinde mi bırakacaksın?" dedim. "Lütfen."
"Ama uzaması için..." dedi dudaklarını ıslatmadan evvel. "Bir sürü şey yapacak mısın? Hemen uzatacak mısın?"
"Uzatacağım. Söz." dedim. "Sen ne kadar istersen o kadar uzatacağım."
"Şuraya kadar," dedi sırtımdaki bir noktayı işaret ederek. "Tamam mı?"
"Dünyadaki en güzel şeyin üstüne yemin ederim ki, tamam."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tilki, aslanın ininde.
RomanceKalp göğüs ortasının biraz solunda. Sol diye biliniyor çünkü ucu sola dönük. Benim kalbim ortadaydı, onun kalbide ortadaydı. Kalplerimizi almak için centilmenlik yapıyor ve ilk benim almamı bekliyordu. Benim kalbim hangisiydi bilmiyordum. Sağda dur...