Zeynep Baksi Karatağ, Gözlerim Denizde.
*
Hiç yaşamadığı çocukluğuna inat çocuklar gibi ağlıyordu. İsyan ediyordu. Kurtarılmak istediğini ve birinden yardım eli beklediğini söylüyordu. Yedinci yaşının kırgınlıklarını hâlâ kızıl yeşillerinde taşıyordu. Sadece anlattığı hâlde nefes alamıyorken onun bunları yaşadığını bilmek ruhumun yok olduğunu hissettiriyordu. Ağlamaktan boynundaki damarlar şişmişti, sesi iyice kısılmıştı, yanakları ıpıslaktı, onun aradığı liman olarak sapasağlam durmam gerekiyordu ama limanıma çok sert bir dalga gelmişti. Canı deniz kadar acıyan bir çocuğun dalgasıydı limanıma vuran dalga. Kendime gelebilmem mümkün değilmiş gibi hissediyordum.
Dudaklarımı birbirine bastırıp gözlerimi tavana yükselttim. Gözümden bir damla yaş düşse onun saçlarının arasına karışacaktı. Bir damla yaşım bile onun omzuna ağırlık yapsın istemiyordum. Sırtında ne kadar yük varsa bana vermesini istiyordum. Onun için toprağa kadar eğilebilirdi yüzüm. Mutluluk dışında hiçbir şey değmesin diye ona, özgürlüğü örselenmesin diye her şeyi yapabilirdim.
Her şeyi yapabilirdim ama ağlamadan yapamıyordum.
Sağ elimle gözünü kapayıp avucumun içinden öptü.
Anlatırken birkaç kez sinir krizinin kıyısından dönmüştü bunun için yaşadığı anları kesik kesik anlatmıştı. O kesik anlatmaları dahi beni öyle bir yıkmıştı ki, tamamını anlatsa kalbimin bunu dayanamayacağına emindim.
Her yaşını sever gibi yüzünü okşadım. Ağladığımı belli edip birde ben ağladım diye üzülmesin diye sesimi ayarladıktan sonra, "Su içmek ister misin?" diye sordum. Başını hareket ettirdi ve gözünü elimle kapamaya devam etti. Elim yüzünde olsa dahi elini indirmiyor parmaklarımla oynuyordu. Aklını dağıtmaya ve sakinleşmeye çalışıyordu ama ağlamayı kestikten sonra aldığı üç nefesle beraber ağlamaya devam ediyordu.
"Alp." dedi Timur koltuğun önüne eğilerek. Parmaklarını Athan'ın koluna sardı ve birkaç kez pat patladı. Timur'un birçok defa Athan'ı ağlarken gördüğüne emindim ama hâlâ eli kolu bağlı bir şekilde duruyor ve ne yapacağını kestiremiyordu.
"Efendim." kısık sesindeki o duygular içime bir bomba gibi düştü.
Yanağıma süzülen gözyaşımı omzumla silip Timur'a baktım. Timur'un ağlamaktan kızaran gözleri bana tutunduğunda benden ne istediğini anlayamamıştım. "Gitmemi mi istiyorsun?" diye sordum Timur'a dudaklarımı hareket ettirerek.
"Gitme Çisem." dedi alnını karnıma yaslayarak. "Ne olur hiçbir yere gitme. Lütfen gitme."
Nefesim boğazımdaki düğüme takılı kalırken, "Gitmiyorum." dedim.
"Alp," dedi sakince Athan'ı kendine çevirmeye çalışarak. Athan tek gözünü açıp ona baktığında kızaran göz çevresine odaklanmıştım. Kan yaşları gözlerinin etrafında kurumuştu ve boynunun bazı noktalarında da bu kan izleri vardı. "Çay pansumanı işe yaramayacak. Serum aldırıyorum, gözlerini onla yıkayacağız. Tamam mı? Sadece yıkayacağız."
"Çay yeterli." dedi doğrularak. Üstündeki beyaz tişört buruşmuştu, yakası kaymıştı ve birkaç damla kan vardı. "Ben banyoya gireyim, sen rica et Hazal'dan, mantar çorbası istiyorum."
"Tamam ama gözl..."
"Timur, başım ağrıyor." yutkunurken yüzü buruşmuştu. Eliyle koltuğu yoklayıp elime ulaşamayınca bana döndüğünde gözlerinde gördüğüm korkuyu ömrümün sonuna kadar unutmayacaktım. Aradığı elimi ona uzattım.
Elimi sıkıca tutup ayağa kalktığında Timur kenara çekilmiş ve bana gözleriyle sinyal vermişti. Söylemese bile yalnız bırakmayacaktım ama yalnız bırakmamam gerektiğini söylüyordu. Benden bir basamak önde ilerliyordu ve her zaman beni kollarına alıp sakinleştiren büyük bedeninin birine sığınma ihtiyacı olduğunu çıplak gözle görebiliyordum. Basamaklarda önüne geçip omzumun ardından yüzüne baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tilki, aslanın ininde.
RomanceKalp göğüs ortasının biraz solunda. Sol diye biliniyor çünkü ucu sola dönük. Benim kalbim ortadaydı, onun kalbide ortadaydı. Kalplerimizi almak için centilmenlik yapıyor ve ilk benim almamı bekliyordu. Benim kalbim hangisiydi bilmiyordum. Sağda dur...