36.

834 68 34
                                    

The unforgiven, Metallica.

+18

*

Başımı sağa ve sola yatırıp kütlettikten sonra soğuk duvara yaslanıp kahvemden bir yudum aldım. En sevdiğim işkenceleri çektirmek dışında ilk defa kendim için bir intikam olacak olmak içimde kelebekler dolaştırıyordu. Benim için kelebek demek Başak demekti ve Başak'ı şu an anıyor olmak, mezarına bir can dolası kan boşaltıp susuzluğunu doyurmak demekti.

"Haberleri açar mısın Volpe?"

Masamdaki bilgisayarlardan birinde haberler oynamaya başladığında yan odadaki varlıkları kendi isteğimle kaçırtmamışım gibi bir masumlukla sandalyeme oturup ayaklarımı masama yerleştirdim.

"Haberlerde olan tek şey Lider Alparslan ve basamakları, Efendim."

Yeterince korku saldığımı düşünmüyordum. Yeterince korku saldığımı düşünseydim, evinin bombalandığı gün torununun piyano kursuna gitmesine izin vermez ve aile bireylerini tek bir çatı altında toplardı. Ben kolay öldürmekten yana değildim, bunun için aynı çatı altındaki kişileri teker teker avlar, soteler ve iştahla yerdim. Etleri boğazımda kalırsa da kanlarını içer, susuzluğumu dindirirdim.

"Giyim sektöründe zirveleri oynayan Yekta Dönmez ve şirketinde direktör olan Serdar Satır, İstanbul'daki mağazalarını denetlerken kimliği belirsiz üç şahıs tarafından kaçırıldı." ekranın hemen altında yazan "Dönmez Holding'in iki ustası kaçırıldı!" yazısına bakarak sigaramı yaktım. Dumanımı ekranıma doğru üflerken, is kokusu haber sunan kadının üzerine sinecekmiş gibi, kamera başka bir alanı çekmeye başladı.

"Mağazadan çıktıktan sonra diğer ilçedeki mağazaya gideceklerini söylemişlerdi," başının tepesindeki saçları dökülü olan kır saçlı adam gözlüğünü düzeltti ve sertçe yutkundu.

"Kameralara dokunmadığınız hâlde silinmesi çok şüpheli değil mi? Herhangi bir şüphelendiğiniz kişi gördünüz mü ya da çalışanlarınız şüpheli birilerini görmüşler mi?"

"Kameraları kontrol eden güvenliğimiz, ekranların bir anda siyahlaştığını ve üzerinde şu yazının yazdığını söylüyor."

Ekranda beliren kağıt, etrafı bulanık bir şekilde gösterildi. Yazım hatası yaparak yazdıkları cümleme bakarken sigaramı küllüğüme bastırmış ve dumanımı üflemeden kahvemden bir yudum almıştım. Muhabir dili döndüğünce, değiştirmiş olduğum atasözünü okudu ve ekranda yazan "Non è un onore per una volpe mangiare un cane." cümlesinin yanında "Bir tilkinin köpek yemesi bir onur değildir." yazısı belirdi.

"Yaklaşık dokuz saattir bilişim uzmanları tarafından bilgisayarlara sızan kişilerin yerleri tespit edilmeye çalışılıyor. Son haberleri sizlere aktarmaya devam edeceğiz!"

Kahvemi masaya koyduğumda Renard, kahvemin olduğu kısmın ısıtıcısını açmıştı. "Bir günde haberlere tam olarak iki kere çıktık Leydim." dedi endişeli bir tonla. Başımı sandalyemin başlığına yaslayıp gözlerimi kapadım. "Bunun ne kadar tehlikeli olduğunu size kaç defa söylemem gerekiyor? Yakalanabiliriz. Gerçek insanlar gönderiyoruz. Saçlarından bir tel yere düşse başımız belaya girer!"

"Öterler mi Kitsune?" dedim boğazıma dokunup ovuşturarak.

"Ötseler bile size gelecek herhangi bir tehdit yok Patron."

"Cevap bu değil."

"Ötmezler." dedi otoriter bir tavırla. "Çünkü ötecekleri dilleri çoktan kesildi." birbirine bastırdığım dudaklarım yavaşça yukarıya doğru kıvrılırken tek gözümü açıp Kitsune'nin yüzüne baktım. "Patron," dedi bakışımı anlamış gibi gülümseyerek. "Yazarak anlatmalarının imkanı yok, o kadar zorlayıcı bir eğitimden geçtiler ki, adlarını unuttukları için onlara yeni bir isim verdim."

tilki, aslanın ininde.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin