Şeytan yeryüzüne düştüğü vakit tanrıyı çıldırtmak için insanlara kibri öğretti. Şeytan için tevratta, sen güzeller ve bilgeler içinde en mükemmeldin deniliyor. Kibrini güzelliği besledi ve şeytanın sonu kibri oldu. Herkesin dininde, herkesin tanrısı iyidir. Genel bir kötülüğe rastlamak zor bir iş. Birine zarar vermek kötüdür. Birine zarar veren birine zarar vermek, bana kalırsa kötü değil. Savaşın haklı yanı yoktur, herkes kendine göre haklı ve karşısındaki haksızdır. Genel bir haklılığa rastlamak zor bir iş.
Kader ağlarını üstümüze attığından bu zamana, aylar geçmişti. Bir saniyenin sonunda ne olacağını bilemezken, bin kaç adın sonrasını düşünmek akıl işi değil. İhtimaller ihtimalleri doğurur ve onlarda başka ihtimalleri doğurur. Ölmek ve doğmak birbirine bağlantılıdır. Bu doğum, ölüme kadar devam eder.
Sevaplarım ve günahlarım teraziye konulduğu vakit hangisinin ağır basacağını, yere değeceğini biliyorum. Sonuçta ben, en kötü günahlardan birini kendime yamalamışım. İnsan etini yiyen yamyamlar gibi, insanların hayatlarını yiyorum.
İnsanların değil.
Kötü insanların.
Bütün kötüleri öldürdüğünde, dünyada kalan tek kötü sen olurdun. Üzerime yerleşen ve kimsenin görmediği lekeleri görebiliyordum, her öldürdüğüm insanda biraz daha pisleşiyordum. Kimseyi öldürmeden onların yaşlanmalarını bekleyemezdim. Kötülük yaşlandığı vakit, pişmanlığa evirilebilirdi ama bazı kötülükler hammaddesini asla kaybetmezdi.
Şeytan kötülüğün kaynağı bilindi ama asıl kötülük insanın beyindeydi. İhtimalleri insanlar yaratırdı ve yolları insanlar seçerdi.
Nefesi yüzüme vuruyordu. Kollarını bana dolamış, başını yüzüme eğmişti. Aramızdaki boşluğa rağmen teninin sıcaklığını her köşemde hissedebiliyordum. Uyumanın bana haram olduğunu biliyordum bilmesine ama uyumak istiyordum. Bir saat daha uyumak ve rüyamı kontrol etmeye çalışmak istiyordum.
Uyandığımda ellerim saçlarındaydı ve uyandığımın üzerinden saatler geçmesine rağmen ellerim hâlâ saçlarındaydı. Kirpiklerinde kan kurumuştu. Uyandığında gözlerini açmadan yıkasa iyi olurdu aksi takdirde kurumuş kan parçaları gözüne girip ona rahatsız edebilirdi.
Burnunu kıpırdatırken tebessüm etti. Dudakları alnımı teğet geçerken, burnunu saçlarıma yasladı. Boynuna bakıyordum. Susamıştım, ağzım kurumuştu ve kalkıp su alsam uyanır mıydı bilmiyordum. Adem elması hareket etti, dudaklarından çıkan sıcak nefesi alnıma çarptı. Taş yemişim gibi karnım ağrırken, boynuna bakmaya devam ettim.
"Hı hı," diye mırıldandı.
Aralıklı dudaklarından çıkan sıcak nefesi hâlâ alnıma vurmaya devam ederken gözlerimi kapayıp, elimi boynuna kaydırdım. Bacağımdan tutup beni kendine çektiğinde kapadığım gözlerim tekrar açılmıştı. Tuttuğu bacağımı, kendi üstünde bıraktı ve elini bacağımda bıraktı.
"Rahat değilsen değiştirelim pozisyonu." dedi uykulu bir sesle.
"Uyandın mı?" dedim.
Genzinden bir "Hı hı," sesi daha çıkardı. "Uyuyup uyanıyorum sürekli." bacağımdaki elini ileri geri hareket ettirdi. "Hep uyanıksın, uyusana sende."
"Ben öyle çok uyuyamıyorum," dedim sancılanan karnımı kasıp engel olmaya çalıştım. "Öyle uyunmuyor yani,"
"Nasıl?" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tilki, aslanın ininde.
RomanceKalp göğüs ortasının biraz solunda. Sol diye biliniyor çünkü ucu sola dönük. Benim kalbim ortadaydı, onun kalbide ortadaydı. Kalplerimizi almak için centilmenlik yapıyor ve ilk benim almamı bekliyordu. Benim kalbim hangisiydi bilmiyordum. Sağda dur...