Aşkı Gördüm, Hüsnü Arkan.
*
İçimde patlayan duygular bir volkan gibi ikiye bölünmüş beynimin bir yarımına ulaşırken, Athan'ın sürekli yanaklarıma bakıp neden gülümsediğini henüz yeni idrak etmiştim. Beynim yanmış, kalbim güneşten kopan bir parça gibi, yanaklarım ise ateşe atılmış gibi sıcaklamıştı. Yüzüme vuran güneşin suyun üzerindeki yansımasını dahi kalp atışımın hızından dolayı takip edemiyordum. Kulaklarım uğulduyordu, ellerim heyecandan buz kesmişti ve dudaklarımın arasındaki ufak bir nefes Eymir gölünün üzerine düşmüştü.
Usain Bolt onca metreyi koşuyor olmasına rağmen kalbinin bu kadar hızlı atmadığına eminken, şu an kalbimdeki hızı kayıtlara geçiremiyor olmak bir hayli şaşırtıcıydı. Birkaç hafta öncesine dönsem ve böyle bir şey yaşasam, kalbimin bu kadar hızlı atmasının sebebinin duygularım olduğunu düşünmezdim. Kalp krizi geçirdiğimi, hatta kalbimin ağzımdan çıkacağını düşünürdüm. Kalbimden yıldırım gibi karnıma düşen o sancı, yaşadığımı hissettirmişti.
Aradan geçen saniyeler boyunca bedeni daha çok geriliyor, sırtıma değen göğsünün hemen altındaki o kalbi benim kalbimle birleşmek için göğüs kafesini zorluyordu. Konuşmaya çalışıyordum ama söylediği her kelime beynimde bir saat gibi dönüp duruyorken, saniyeler önce sarf ettiği kelimeleriyle içimde geçirdiğim yılları bırakamıyordum. Yıllandıkça güzelleşen bir şarap gibiydi kelimeleri ve kelimelerle aram iyi olmasa dahi, beni bile kendine meftun etmişti.
Kendimi bir filmde gibi hissediyordum, kuşların kanat çırpışını ağır çekimle izliyor, rüzgarın yüzümüzü sevmesine dahi ağlıyordum.
Sevgiden ağlıyordum.
Gözleri kadar güzel sevgisinden.
Athan'ın sevgiye dahi aşık sevgisinden.
"Hayır mı?" diye sordu, yere düşmüş ve dizi kanarken ağlamamak için zor duran bir çocuk gibi. "Yirmi bir saniyedir susuyorsun ve... Olumsuz bir cevap mı oluyor bu?"
"Athan," dedim tapar gibi. "Sen,"
"Ben?"
"Ne dedin az önce?"
"Hangisinden bahsediyorsun?"
"Yirmi dokuz saniye öncesinden..." onun kalbinin hızını sırtımda hissederken, benim kalbimin ritmini hissetmemesinin adaletsizlik olacağını düşündüğüm için, göğsünde kalp atışımı hissetsin diye önümü döndüm. "Ne dedin?!" diye bağırıp zıpladığımda, gözleri büyümüş ve kızarık yanaklarıma hülyalı hülyalı bakma işlemini dahi kısa tutup gülümsemişti. "Evlenme teklifi ettin değil mi?!" kollarımı boynuna sarıp kucağına zıpladığımda ellerini kalçama koyup düşmeme engel olmuştu.
Yaşadığı o gerginlik, yetmiş dereceye dayanamayıp buharlaşan su gibi buharlaşmıştı. Yanaklarım yetmiş derece olmalıydı. "Cevabı gözlerinde görmek çok güzel Çisem ama o güzel sesinin kulaklarıma pelesenk olmasını çok istiyorum..."
"Ya sen..." dedim dudağına dudağımı bastırarak. "Romantik Athan'ım!" cevabı gözlerimden aldığı için yüzünde bir mutluluk vardı. "Ben sana hayır der miyim?! Evvelim sana evet demiş, ben evvelime ihanet eder miyim?"
Yüzünde bir değil, birden çok mutluluk vardı. Her mutluluğun farklı isimleri olsa dahi, hepsi tek bir isme hitap ediyordu.
Bana.
Çisem'ine.
"Sana kaç kere evet diyeyim?!" diye sordum sıkıca boynuna sarılarak. "Yedi yeterli mi? On üç? Yirmi bir?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tilki, aslanın ininde.
RomanceKalp göğüs ortasının biraz solunda. Sol diye biliniyor çünkü ucu sola dönük. Benim kalbim ortadaydı, onun kalbide ortadaydı. Kalplerimizi almak için centilmenlik yapıyor ve ilk benim almamı bekliyordu. Benim kalbim hangisiydi bilmiyordum. Sağda dur...