29.

1.1K 89 71
                                    

Athan'a sorsam kaç bardak çay içtiğimizi söylerdi ama o kadar derin bir sohbetteydiler ki bölmek istemiyordum. Athan'ı ilk defa bu kadar konuşkan ve insanlara yakın görüyorum, Timur görse trip atar benimle de bu kadar konuş diyerek Athan'ın başının etini yiyebilirdi. Konu tabii ki, ikisinin de ortak noktası olan benimle ilgiliydi. Athan dinliyor ama dinlemesi bile bir konuşma gibi olduğu için çok konuşkan duruyordu ve Ceyhun aralıksız iki saat otuz dokuz dakikadır susmak bilmiyordu. Kulaklarımı kesmeme çok az kalmıştı desem, çok doğru olurdu.

Sanırım elimdeki bardağa doldurmuş olduğum beşinci çaydı. Kahveden alışkın olduğum için sıcaklığı beni etkilemiyordu, boğazım ısıyı geçirmeyen bir maddeyle kaplanmış olabilirdi. Doğruluğu boğazımı incelersek kanıtlanabilecek bir teoriydi.

Her neyse.

Beynim bedenimdeki uzuvların ve organların teorileriyle dolmak yerine, Kitsune'nin ilettiği mesajımla ilgilenmeliydim. Mors alfabesiyle saatimden bedenime elektrik vererek bana mesajını iletmişti. Yağız Akyürek'in verdiği bilgiye göre, Athan ve Timur bir ihaleye girecekti. İhaledeki adam ise Athan ve Timur'un ihaleyi almaması için satın alınmıştı. Kitsune kimin satın aldığına ulaşamamıştı, ihaleye girecek kişilere de ulaşamamıştı. Kitsune için bir şeylere ulaşamamak, onun sakin haline bir hayli ters şeyler yaptırıyor ve delirtiyordu.

Büyük ihtimalle şu an evde kızılca kıyameti kopuyordu. Renard hiç susmadan konuşuyor, Kitsune susması gerektiğini söylüyor ve Volpe ikisini de dinlememek için seslerini kısıyordu. Laf dinlemeyen ve misafir gelince ortalığı dağıtan çocuk gibiydiler.

Ceviz sandığını yerden kaldırmış, kenardaki tekli koltuğun üstüne koymuştu. Athan, bunu istiyorum diye bir şey demese bile Ceyhun kesin bir dille hiçbirini vermem demişti. Athan'da belki de ilk defa Ceyhun'a sinirlenmiş, bende gerçeği var demişti.

Onda olan gerçek bendim. Dünya'da benden kaç tane varsa artık, gerçek olan tek Çisem, onun yanında olan Çisem'di. Bütün Çisem'ler toplansa, hepsinin ona tapacağından habersizdi.

"Tavla oynayalım mı?" diye sordu Ceyhun, Athan'ın gözleri anlık kısılmış ve hemen toparlamıştı. Büyük ihtimalle Timur'la arasında olan tavla kodlaması aklına gelmiş ve bir anlık boşluğa düşmüştü.

"Olur."

Ceyhun'un gözüne girmek gibi bir amacı yoktu. Ki olsa bile Ceyhun, Athan'ı ilk gördüğü ve sesini duyduktan sonra hemen gözüne girmişti. Ben kendim hakkında kendime bile bilgi vermekten hoşlanmayan bir insan olarak, dünyadaki en önemli sırlarımdan birini Athan'a söylemiştim. Kulaklarımı. Athan'ın, kısık sesle konuşması Ceyhun'un güvenini kazanmasını sağlamıştı.

"Taş falan tutarsın sen şimdi," dedim Ceyhun'a dil çıkarıp oturdukları koltuğun önüne oturarak. Başımı Athan'ın dizlerine koydum. Taşları dizip zarları attılar. "Ceyhun sen başlıyorsun."

"Hadi ya, bak sen şu işe." dedi gülerek. "Çok iyi oynarım haberin olsun."

Karşısında tavlada uzmanlaşmış bir adam vardı ama tabii ki, tavlalar farklı tavlalardı. "Çok iyi olduğum söylenilemez," dedi Athan, sakince. "Ben daha çok yüz birde falan iyiyimdir."

"Bir şeyleri toplayıp çıkarmak benlik değil," dedi Ceyhun, taşlarını hareket ettirerek. "Ben hurrraaa deyip dalma taraftarıyım."

"Bunun için hâlâ bekarsın." dedim.

Athan zarları attıktan sonra toplamı yedi olan zarlara baktım. "Bende hâlâ bekarım." dedi tek gözünü kırparak.

"Kısmi bekarsın, çokta bekar değilsin yani." dedim kaşlarımı çatarak. "Bekarım diyor birde, sen ve Ceyhun aynı mısınız? O tamamen sap."

tilki, aslanın ininde.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin