Kal ölene kadar, Seksendört.
*
İletişim gücümün yüksek olmadığını düşünürdüm, insanlar benimle konuşurken içimden yeter artık sussun dediğimi bilirdim, canım çabuk sıkılırdı, ilgi üstümden hemen dağılsın isterdim. Gerekmediği sürece kimse benimle konuşmasın, muhattap olmasın isterdim. Bana öyle bir ismimle bağırmıştı ki, arabanın içindeki insanlar bile camdan dışarıya bakmış ve beni odağı altına almışlardı. İnsanlarla ilişkisi kulakları yüzünden iyi olmayan biri olarak şu an odağın benim üzerimde olması sinirlerimi hırpalamıştı.
Üzerinde asker yeşili bir kazak vardı, onun üstünde kabanı ve altına ise siyah bir pantolon.
"Amcana selam versene kızım." demişti babam bana gülümseyerek.
"Nereden amcam oluyormuş? Kan bağınız yok ki!" demiştim huysuzlanarak. Sonra babamın amcan diye nitelendirdiği sarışın adam dizlerinin üstüne çökmüş ve koca kaslı kollarının arasına beni alıp sıkı sıkı sarılmıştı.
"Amcana selam versene!" dedi babam gibi. Sakallarının arasında birkaç beyaz tel vardı ve asker tıraşı olan saçları yüzüne her zamanki gibi çok yakışmıştı. Kokusu hiç değişmemişti ve yaşına rağmen kasları hâlâ vücudunda yerini kolluyordu. "Hatırlamadın mı beni?"
Hatırlamıştım.
Beni ıspanakla korkutan birini unutmazdım.
"Hatırladım." dedim hâlâ selam vermeyerek.
"Hâlâ mı korkuyorsun?" kahkahası bedenimi ikiye yardı ve geçmiş yüzüme tokat gibi çarptı. Athan kim olduğunu bilmediği bu orta yaşlı adamı süzüyor ve sessiz duruyordu, amca dediği için sanırım kibarlık yapıyordu.
"Evet."
"Gel buraya kızıl kafa," dedi kollarının arasına beni alıp aynı küçüklüğümdeki gibi iki yana sallayıp sıkı sıkı sarılarak. Athan elimi bırakmıştı, bakışlarını sırtımda hissediyordum. "Aradığımda hiç açmadın, utanmaz arlanmaz."
"Evet." dedim tekrardan. Gözlerimi kapamış ve bir zamanlar babamın yanında olup onun kokusunu ciğerlerine hapseden bu adamın kokusunu ciğerlerime çekmiştim.
"Adımı hatırlıyorsun değil mi? Üzme bak sakın beni." dedi mümkünmüş gibi daha sıkı sarılarak.
Hatırlamasam dahi sadece yüzüne bakıp bilirdim ama "Ceyhun," dedim.
"Amca nereye düştü bücürük?" dedi sarılmayı kesip yanaklarımı parmaklarının arasına almış ve iki yana çekiştirmişti. "Hâlâ inatçının tekisin, Çisem."
Amca. Babamın kan bağına sahip olmadığı ama kardeşlerinin iki yüzlülüğünü görmeden dahi kardeşlerinden daha çok sevdiği, babanın kardeşi amca. Şimdi kahverengi gözlerine bakarken, görevden geldikleri o günü hatırlamıştım. Henüz beş yaşında değildim, Başak doğmamıştı. Gecenin bir vakti kapı çalmıştı. Annem yanımdan kalkmış ve kapıyı açmaya gitmişti. Yirmi bir saniye sonra ise yatağıma atlayan iki koca adam vardı, babam beni göğsüne çekmiş ve babamın kardeşi olmayan ama amca olan Ceyhun ise babama mızmızlanmıştı.
Sevmek istemişti beni.
Sinir etmek için küçük ıspanak derdi, kaçardım ondan. Omuzlarına çıkar, sırtında tepinir, ıspanak dememesi için ağzına bant yapıştırıp elimi silah yaparak tehdit ederdim "Sana mısır vermeyeceğim." diye. Canımı çok fazla sıkarsa vermezdim, dizlerinin üstünde yavru bir köpek gibi gelir mısır verirsem bana şeker alacağını söylerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tilki, aslanın ininde.
RomanceKalp göğüs ortasının biraz solunda. Sol diye biliniyor çünkü ucu sola dönük. Benim kalbim ortadaydı, onun kalbide ortadaydı. Kalplerimizi almak için centilmenlik yapıyor ve ilk benim almamı bekliyordu. Benim kalbim hangisiydi bilmiyordum. Sağda dur...