Athan'ın mekanlarının hepsinin belirli bir özelliği vardı. Koku. Henüz gece olmadığı için mekan şu an pek kalabalık değildi ve bardaklar temizleniyordu. Athan ise bardakların temizlenişini izliyor ve beğenmediği bir nokta olduğunda, barmaidi yanına çağırıp tekrardan temizlemesi gerektiğini söylüyordu. Havada uçan tozdan dahi rahatsız olduğu için şu an, birkaç saat sonra mekan açılmayacakmış gibi her yer temizleniyor ve tozlar alınıyordu. Kesinlikle temizlik düşkünüydü.
Damarları belirgin olan parmaklarıyla, bardağı tutup ışığa kaldırdı ve pis olan noktayı gösterip tekrar çalışan kadına uzattı. Üzerindeki kaşe kabanı, içindeki beyaz gömleği ve siyah kumaş pantolonuyla tapılası duruyordu. Saçları her zamanki gibi düzenliydi, ki ben saçlarını dağıtmak için vakit kolluyordum.
Yüzümü avucumun içine alıp derin bir nefes aldığımda gözleri anında bana çevrildi ve dikkatlice baktı. Gözlerime bakarak neyi tarttığını bilmiyordum ama dudaklarını araladığında, kaşlarım hafifçe çatılmıştı. Dudaklarının arasından hafif bir ıslık koyuverdi ve oturduğum için yırtmacı bir hayli yukarı çıkan elbiseme, bacağıma baktı. Oturduğu sandalyeyi bana yaklaştırıp elini bacağıma koyarak yırtmacımı aşağıya doğru çekti.
"Evden çıkarken böyle değildi bu elbise," dedi sakince. "Bir yere takılıp yırtıldı mı?" gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım ama canım gülmek ve Athan'ın elbisemle uğraşmasını görmeye devam etmek istiyordu. "Cevapsız mı kalıyorum? Peki."
"Taramalı tüfek gibi konuşuyorsun, nasıl cevap verebilirim?" dedim elinin üstüne elimi koyarak.
"Verebilirsin." dedi omuzlarını dikleştirerek.
"Bu elbise her zaman böyleydi." dediğimde kaşları daha bir derinden çatıldı. "Ve ben bu elbiseye bayılıyorum, çünkü bana çok yakışıyor."
"Evet ama," dedi dudağını ıslatarak. "Yani, sen şimdi, bunu hep giydin mi?" bu diye kastettiği elbiseme baktım.
"Ayaktayken gördün elbiseyi, sadece otururken yırtmacı biraz yukarı kalkıyor." kalçamdan bir karış aşağıda duran yırtmaca dokundum. "Rahatsız olmuyorum." herhangi bir yanlış hareket görsem, öldürecek güce sahibim. "Ama güzelim?"
"Çok güzelsin," dedi gülümseyerek. "Ve elbisede çok yakışmış."
Yanaklarımdaki basıncı yok saymaya çalıştım ama pek başarılı olamamış olacağım ki, Athan'ın gülümsemesi yüzünde daha çok yayıldı. Bacağımdaki elini hareket ettirirken ona seslenen barmene dönmüş ve yüzündeki ifadeyi ifadesizliğe devirmişti.
"Bir saniye," dedi Athan oturduğu yerden kalkıp barın arkasına geçerek. Barmenin boyunun yetişmediği yerden içki şişesini alıp önüne düşen saçını arkaya attı. Elindeki şişeyi döndürürken, sanki şişede bir anı varmış gibi kızıl ilkbaharlarında bir rüzgar geçmişti.
"Athan Bey," dedim bar masasına yaslanarak. "Rica etsem bir içkinizi alabilir miyim?"
"Alabilir misiniz Çisem Hanım?" dedi bana doğru yaklaşarak. Tek kolunu masaya yaslayıp, çapkınca gülümsedi. "Alamazsınız."
Beklemediğim cevap karşısında gözle görülür bir biçimde duraksadım. "Alabilirsiniz diyeceğini sanmıştım."
"Ailenin yanına alkollü bir şekilde giremezsin Çisem." dedi yaslandığı yerden doğrulurken yüzündeki o çapkın ifade silinmiş, beni kıracağından emin olduğu sözleri söylerken ciddi olmuştu. Ciddiyet yüzündeydi belki ama ilkbaharı yaşatan kızılları, ona kırılmamam için bana özür diler gibi bakıyordu.
"Haklısın." dedim eline uzanarak, kırılmadığımı belli ederek. "Önünde sonunda gitmek zorundayım."
Zorundaydım. İsteyerek yapacağım bir şey değildi mezara gitmek ve onların ölü olduğunu kendime bir kere daha hatırlatmak. Rüyamdaki babam dahi yanına gitmediğim için bana kızmıştı, belki annem ve Başak'ı görseydim, onlarda bana kızardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tilki, aslanın ininde.
RomanceKalp göğüs ortasının biraz solunda. Sol diye biliniyor çünkü ucu sola dönük. Benim kalbim ortadaydı, onun kalbide ortadaydı. Kalplerimizi almak için centilmenlik yapıyor ve ilk benim almamı bekliyordu. Benim kalbim hangisiydi bilmiyordum. Sağda dur...