Keyifli Okumalar
"Yıllardır burada çalışıyorum ve inan bana Bay Kevın'ın bu davranışına ilk defa şahit oluyorum. Şok oldum desem yeridir."
Yüzündeki şaşkınlık sözlerinin kanıtıydı. Bunun bana karşı yapılmış bir güç gösterisi olabileceği aklıma geldi ama anında yok olup gitti. Kevın'ın bana karşı hala içinde bir şeyler beslediğini düşünmek kulağa saçmalık gibi geliyordu çünkü ama diğer taraftan onun aklını çelenin Olivia olabileceği de bir gerçekti. Olivia Kevın'ın ona ait olduğunu ispatlamak için sırf bana inat olsun diye onu baştan çıkarmış olabilirdi.
O ikisi hakkında hararetli bir şekilde yorum yaptığımız sırada Abigail'in dahili telefonu çaldı. Kevın aradığı için sesini duyabilirim ümidiyle bir nebze yaklaştım Abi'ye.
"Buyurun Bay Kevın." Karşı tarafı dinledi ve tek kaşı yukarı kalkmış halde düşünceli bir şekilde bana baktı. Bunun ne anlama geldiğini anlamak için yüzünden bir şeyler okumaya çalıştım ama başarılı olamadım.
"Şey efendim dilerseniz kahvenizi ben getirebilirim." Bu cümleyle yapbozun birkaç parçasını birleştirmeyi başardım. Ve yine karşı tarafı dinledi.
"Anlıyorum. Tabi efendim Julietta'ya hemen söylüyorum." Telefonu kapattığında kafası karışmış bir şekilde bana döndü.
"Bay Kevın senden ona kahve götürmeni istedi."
"Ben mi?" Başıyla onayladı sadece.
"Ama onun sekreteri olan kişi sensin. Bunu neden benden istiyor ki?" diyerek itiraz ettim. Tıpkı benim gibi bu olanlardan onunda bir şeyler anlamadığını görebiliyordum.
"Sanırım senin yaptığın kahveyi daha çok seviyor."
Yarı ciddi yarı şaka söylenmiş bu söz ikimizde hafif bir tebessüme neden oldu. İstemeyerek de olsa yavaşça ayağa kalktım ve küçük mutfağa gidip ona sevdiği kahveden hazırladım. Yaptığım kahveyi götürmeden önce her zamanki soğukkanlı görüntümü kazanmak için kapının önünde biraz oyalanmıştım. Odasının kapısını tıklatıp yanıt gelmesini beklemeden girdim içeriye. Nedense içinde bulunduğum ruh haliyle bunu yapmaya hakkım olduğunu düşünmüştüm.
Kevın pencerenin yanındaki duvara yaslanmıştı, sırtı bana dönüktü. İçeriye girmemle tüm bedeniyle bana döndü. O güzel yüzüne yerleştirdiği ifadesiz bakışlarıyla öylece baktı. Onu süzdüm, saçları dağılmış, gömleğinin bir kısmı dışarıya sarkmıştı, hatta az önce fena halde becerdim havasına sahipti o kusursuz duruşu. İlk defa elimin ve ayağımın birbirine dolandığını hissederek hızlıca bakışlarımı kaçırdım. O an kıskançlıktan çatlarken, bunu pekala vücut dilimden anlayabilirdi. Duygularımı anlamadığını ümit ediyordum ama söz konusu Kevın iken bunun pek de mümkün olmadığını da biliyordum. Ben hala kapının yanında dikilirken bana seslendi.
"İçeri gel ve kapıyı kapat."
Emrivaki tavrına sinirlensem de dediğini yaparak kapıyı kapadım ve sakince ilerlemeye başladım. O an fark ettim odanın dağınıklığını, kısaca etrafı inceledim yürürken. Kanepenin iki küçük yastığı yerdeydi. Her zamanki düzenli olan masanın üzerindeki dosyaların bir kısmı yerlere saçılmış, bir kısmı da uç kısma doğru itilmişti. Kesinlikle buram buram seks kokuyordu oda. Sakin görünmeye çalışarak masanın üzerine bıraktım kahvesini, oysa çok büyük bir duygu fırtınasının tam ortasında kalakalmış ve yönümü yitirmiştim. Yaslandığı duvardan uzaklaşarak, bana doğru yürümeye başladığını fark edince biraz gerildim. Kahretsin tedirgin halimi sezmiş gibiydi.
"Etrafı toparlayabilir misin? Oldukça dağılmış durumda."
Sırtımdan aşağı buz gibi bir ürpertinin yayıldığını hissettim. Ciddi olup olmadığını anlamak için yüzüne baktım ama kasılmış çenesi ve keskin yüz hatlarıyla şaka yapıyor gibi durmuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Julietta
Teen FictionÇıkmaz bir sokak gibiymiş demek ki AŞK insan bir kere gönül verdi mi geri dönüşü mümkün olmuyormuş.