Keyifli okumalar...
"O bunu bilmiyordu." Rebeka alt dudağını ısırdı ve mahcup olmuş bir halde ellerini önünde birleştirdi. O an her zamankinden çok daha fazla merak etmiştim Arthur'un geçmişini.
"Üzgünüm."
"Önemli değil." Ve Arthur bir adım atarak kadının önünde durdu. Birbirleriyle göz teması kurarak konuştular.
"Çok değişmişsin. Neredeyse seni tanıyamayacaktım." Kadının beğeni dolu bakışlarını yakaladım. Huzursuzca çantamın sapıyla oynayarak kıpırdandım yerimde.
"Sende değişmişsin ama gözlerindeki ifade hep aynı." Rebeka utanarak bakışlarını kaçırdı. Geçmişte bu ikisi arasında yaşananları merak etmeden duramadım. Nasıl bir ilişkileri olmuştu acaba? Sanıyorum ki oldukça içli dışlıydılar. Ve yine gözleriyle konuşmaya başladılar. Sonunda kadın başını çevirip restorana doğru baktı.
"Gitmeliyim, içeride arkadaşım bekliyor."
"Anlıyorum." Aceleyle cebinden kartını çıkarıp kadına uzattı.
"Beni ara lütfen görüşelim."
"Mutlaka arayacağım." dedi gitmeden önce de başıyla beni selamladı. Kadının arkasından bakan Arthur hala dünyaya iniş yapmamış gibiydi. Daha fazla dayanamayarak koluna girdim.
"Hayatım."
Başını çevirip bana baktığında gerçekliğe ancak dönebilmişti. Hiçbir şey söylemeden yürümeye başladı. Bu ruh hali arabaya bininceye kadar devam etti. Sonunda arabamıza bindik ve hızlı bir şekilde oradan ayrıldık. Arthur'a bakarken onu yetimhanenin bir köşesine sinmiş küçücük masum bir çocuk olarak hayal ettim. Nasıl bir çocukluk yaşamıştı acaba? Yaşadığımız bu cinsel fantezilerin geçmişiyle bir alakası var mıydı? Şüpheci bakışları beni bulduğunda biraz gerilmiştim.
"Ne düşünüyorsun?" Düşüncelerimden hoşlanmayacağını biliyordum ama yine de cevapladım.
"Çocukluğun hakkında benimle neden konuşmadığını. Yetimhanede büyümüş olmanı sorun edeceğimi düşünmüş olamazsın" Komik bir şey söylemişim gibi kahkaha atmasına içerlemiştim.
"Benim hakkımda ne düşündüğün umurumda mı sanıyorsun." Bana bakmadan konuşmuştu. Aklının hala az öncede kaldığına emindim.
"Bu kadar kırıcı olmak zorunda değilsin." dedim gücenmiş bir şekilde. Arabayı kenara park etti. Elini uzattı ve bileğimden tutarak beni kendine doğru çekti. Göğsüm korkuyla inip kalktı, bana vuracak olmasının üzerimde yaptığı baskıyla. O an oldukça haşin ve öfkeli görünüyordu.
"Evet zorundayım, aksi halde saçma beklentiler içinde başımın etini yersin." Eve kadar konuşmadık. İçeriye girdiğimiz de ne olduğunu anlayamadan saçımı kavradı ve beni öylece salonun ortasına doğru savurdu. Öyle ki canım çok fazla yanmıştı.
"İyileşmen için elimden geleni yapıyorum ama sen inatla sabrımı taşırmaya devam ediyorsun." Kendini kontrol etmekte zorlandığını anladım o anda.
"Üzgünüm canım. Çok üzgünüm lütfen vurma bana." Üzerime doğru vahşi bir hayvan gibi yürüdü. Beni kollarımdan tutarak sabitlediğinde ona korku dolu gözlerle baktım.
"Beni kızdırmak hoşuna gidiyor değil mi?" İtiraz edercesine başımı iki yana salladım. Eli sert bir şekilde çenemi kavradı.
"Çok konuşuyorsun ve hoşlanmadığım şeyler yapıyorsun." Yanağımda patlayan eli beni sağ tarafa savururken can acısıyla bağırdım.
"Yalvarırım yapma."
"Sana hesap defterinin kabardığını söylemiştim. Artık ödeşme zamanı."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Julietta
Teen FictionÇıkmaz bir sokak gibiymiş demek ki AŞK insan bir kere gönül verdi mi geri dönüşü mümkün olmuyormuş.