Rebeka

7.6K 502 321
                                    

Keyifli okumalar. 

İçimde oluşan o kocaman boşlukla bir süre öylece arkasından bakakaldım. Gözlerimi acıyla kapatırken böyle hissetmekten her zamanki gibi nefret ediyordum. Bir damla gözyaşı düştü yanağıma. Elimin tersiyle hızla sildim ve derin bir nefes alarak içinde bulunduğum ruh halinden kurtulmaya çalıştım. Artık emindim ki bu davranışlarımdan sonra Kevın hayatımdan tamamen çıkmıştı. On dakika kadar sonra Arthur yanıma geldiğinde serumun bitmiş olmasının memnuniyetini yaşıyordum.

"Üzgünüm geciktim Bay Brown'u uğurladım." Bundan sonra ne onu görmek ne de onun adını duymak istiyordum.

"Serum bitti Arthur lütfen artık gidebilir miyiz?" dedim sabırsızca. Çağırdığı hemşire benimle ilgilenirken o da çıkış işlemlerini halletti ve nihayet sığınağıma geldiğimde kendimi bir nebze daha iyi hissediyordum.

"İstersen hemen uzan."

"Önce duş almam gerek" Banyoya doğru ilerlerken arkamdan seslendi.

"Yardımıma ihtiyacın var mı?" Yardımdan kastının ne olduğunu fark etsem de anlamazdan gelmeyi seçtim.

"Hızlı bir duş alıp yatmak istiyorum. Tabi izin verirsen?" diyerek düşüncemi belirttim.

"Elbette."

Üzerimden büyük bir yükün kalktığını hissederek rahatlamış bir halde banyoya girdim. Onu anlayışlı gördüğüm zamanlar o kadar azdı ki. Hatta hiç yoktu diyebilirim. Şu an da o bulunmaz anı yaşadığım için mutluydum. Şükrederek sıcak suyun çıplak omuzlarımdan ve sırtımdan aşağıya akmasına izin verdim. Bedenime yayılan rahatlama hissiyle birlikte gözlerimi kapattım ve yaşadıklarımı unutmaya çalıştım. Böyle bir şey mümkün müydü bilmiyorum. Üzerimde bornozumla banyodan çıktığımda dolabımı açarak askılı bir atlet ve kısa bir şort çıkardım. Sırtını yatağın başlığına dayayarak oturmuş beni pür dikkat izleyen sevgilimin karşısında hızlıca giyindikten sonra sessizce yatağa tırmandım. Başımı yastığa koyduğum da sırtım ona dönüktü. Sanırım yüzleşmekten korkuyordum. Belki de bana kızmasından ve azarlamasından.

"Nasıl hissediyorsun?"

"Yorgun." Eliyle omzumdan tutarak beni kendine çevirdiğinde itiraz etmeden ona döndüm. Hoşlanmadığı şeylerden biriydi ona sırtımı dönüp yatmam.

"Atağı tetikleyen şeyi konuşmak ister misin?" Lanet olsun neden her şeyi bilmek istiyordu.

"Neyin tetiklediği hakkında hiçbir fikrim yok."

"Düşün Julietta bir şey olmuş olmalı."

"Bilmiyorum."

"Anlıyorum." Umulmadık şekilde anlayışlı ve ilgili görünüyordu.

"Görünüşe göre yakın zamanda doktorundan tekrar randevu almamız gerekiyor ."

"Sen nasıl istersen... Şey... Geceni berbat ettiğim için üzgünüm."

"Sorun değil. Senden tek istediğim şey, bir an önce iyi olman. Bu konu da anlaştık mı?" Duyduklarıma inanamayarak baktım ona.

"Anlaştık." Bana iyi davranmasına şaşırmış ama bir o kadar da sevinmiştim. Duygusallığım had safhadaydı çünkü büyük bir sevgi açlığı çekiyordum.

"Şimdi gel buraya."

Yanaştım ve ona iyice sokularak başımı göğsüne yasladım. Zihnimdeki tek fotoğraf Kerem'in göğsünde yattığım geceye aitken Arthur'a karşı neler hissettiğimi anlamaya çalışmak için kendimi zorladım. Cevabı basitti. Onu sevmiyordum, hissettiğim tek şey saçma bir minnet duygusundan başka bir şey değildi. Kendimi o kadar yorgun hissediyordum ki anında göz kapaklarım kapanırken, bu konuyu daha sonra düşünmek için rafa kaldırdım.

JuliettaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin