Merhaba okurcanlarım.
. ❤
Keyifli okumalar 🤗
"Bugün de tıpkı bir ay ışığı gibi parlıyorsun" dedi.
Beni beğendiğini beğeni dolu bakışlarından bile anlamak mümkündü oysaki. Güzel bir kadın olduğumun farkındaydım. Zümrüt yeşili gözlerim ve platin sarısı olan saçlarım beyaz tenimle uyum içindeydi. Ortanın üzerinde bir boya ve kıvrımlı vücut hatlarına sahiptim. Güzel olmasaydım Arthur beni o bataklığın içinden çekip kurtarır mıydı merak ediyorum. Sanırım cevabı hayırdı. Benimle birlikte olmasının tek amacının bedenimden faydalanmaktan başka bir şey olmadığı aşikardı.
"Beni bu kadar çok etkilemen haksızlık." Daha çok kendisiyle konuşuyor gibiydi. Kapıya doğru ilerledi ve açık olan kapıyı kapattı. Şaşırtıcı! Bu hareketi anında beni heyecanlandırarak büyük bir meraka soktu ve az önceki düşüncelerimden sıyrılmama sebep oldu.
"Oysaki sizi etkilemek için hiçbir çaba harcamıyorum Bay Kevın." Dudakları yukarı kıvrıldı. Son derece dayanılmaz görünmesi benim açımdan hiç de iyi değildi.
"Ah sevgili Julietta nasıl bir öz güven bu?" derken ismim dudaklarından bir fısıltı gibi çıkmıştı. Aramıza yayılan ateşi hissetmemek mümkün değildi. Yavaş adımlarla bana doğru yürürken attığı her bir adımda kalbim hızını arttırdı. Çok yaklaşmadan durdu ve sadece izledi.
"Eşsiz bir tablo gibisin. Burada durup seni saatlerce izleyebilirim."
Ne yapmaya çalışıyordu bu adam? Onun etrafında olmak bana garip hissettiriyordu. Kesinlikle dengemi bozuyordu. Ondan kaçmalıydım. Kendime annemi hatırlatarak ümitsizce kapıya doğru hamle yaptım.
"Üzgünüm Bay Kevın ama yapılacak işlerim var. Eminim sizin de çok daha önemli işleriniz vardır. Gitseniz iyi olacak."
"Julietta"
Kapı kolunu tuttuğumda beni elimden yakalayarak engel oldu. Ona baktığımda gözlerindeki vahşi arzu karşısında derin bir nefes almadan edemedim. Hiçbir şey söylemeden masaya doğru yavaş adımlarla götürdü. Karşı koymadım çünkü ne yapacağını merak ediyordum. Kalçalarım masaya doğru dayandığında tek elini omzuma yerleştirdi. Beni arzulu ama bir o kadar öfkeli bakışlarla süzerken tane tane konuştu.
"Sana seslendiğim zaman lütfen bir daha çekip gitme olur mu? Bunu bir defa yaptın. İlk karşılaştığımız zaman parkta. Bunun bir daha olmasını istemiyorum." Bu konuşmaları bana Arthur'u hatırlatmıştı. Ama tuhaf bir şekilde ondan korktuğum gibi Kerem'den korkmadığımı fark ettim.
"Kahretsin sana karşı neden bu kadar zayıfım bilmiyorum. Tek bildiğim senin büyüne karşı koyamadığım Melek. Beni kendimle büyük bir savaş içinde bırakıyorsun." Oysa savaşta olan sadece o değildi.
"Gitmek gibi bir seçeneğiniz var Bay Kevın. Ayrıca sahip olduğunuz prensiplerinizi zedelemek istemezsiniz." diyerek önüme gelen saçlarımı elimin tersiyle arkaya attım. Bana dokunmasını hem istiyor hem de istemiyordum. Bu defa hızla yüzünü yaklaştırdı ve hükmedici bir sesle konuştu.
"Söz konusu senken, hiçbir şeyin önemi kalmıyor." Bu defa sesi yumuşak ve baştan çıkaran cinstendi. Bakışları kararmış ve sesi alçak mahrem bir tona bürünmüştü. Anında az önceki ruh halimden çekip çıkardı beni. Rahatlamış ve gevşemiştim gözlerine bakarken. Adeta bambaşka bir dünyanın kapıları aralanmıştı.
"Biliyorum doğru olan buradan çekip gitmem ama yapamıyorum işte. Belki de senin de benimle aynı duyguları hissettiğini fark ettiğim içindir." Dürüstlüğü etkilemişti beni. Ayrıca duygularımı bu derece açığa vurduğum içinde kızmıştım kendime.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Julietta
Teen FictionÇıkmaz bir sokak gibiymiş demek ki AŞK insan bir kere gönül verdi mi geri dönüşü mümkün olmuyormuş.