2 x Hava - Kartal

29.8K 1.1K 50
                                    

İyi okumalar!

Bir 'Vişne' Masalı - Bölüm İki : Kız Çocuğu

Kalp atışlarım onun bakışlarının üzerimde olduğu her saniye biraz daha artarken, heyecanımı dışarıya belli etmemeye çalışıyordum ama karşımdaki herkesin özel kuvvet askeri olduğunu düşününce bu pek mümkün değildi. 

"Siz tanışıyor musunuz?" diyerek araya giren ses ile bakışlarımı ondan çekip İbrahim komutana çevirdim. Gözlerindeki anlamlandıramadığım ifade ile bakışlarını Yağız ve benim aramda dolaştırıyordu. Ben heyecanla "Evet." diye atılırken, Yağız benim aksime tok ve sert bir sesle "Tam olarak değil." diyerek mırıldanmıştı. Tam olarak değil miydi? Ne demek değil? Oysa ben onun yüzünü hafızama kazıyacak kadar tanımıştım... Kendi kendime gözlerimi devirdim ve İbrahim komutana baktım dikkatle. "Bir ay önce falan bir balodan bahsetmiştim komutanım hatırlarsanız, oradaki askerler." dedim Meriç Efe ve Yağız'ı göstererek. 

"Siktir." diyerek mırıldandı Batuhan saf bir şaşkınlıkla. Bakışlarım anında ona dönerken, dirseğimi karnına geçirdim. Patlatacaktı bizi... Bir aydır, her gecenin sabahında Yağız'lı tüm rüyalarımı dinlemişti. Ama bir şerefsiz olduğu için Yağız'ı aramama asla yardım etmemişti. Ona göre Yağız'ı bulmam, küçük kardeşinin elden gitmesi demekti. "O Yağız mı? Yani Yağız o mu?" dedi şaşkın bir mırıltı ile. Ters bakışlarımın hedefi olurken, şaşkınlıkla Yağız'a bakıyordu. 

Elimi alnıma geçirmemek için direnirken diğerlerine baktım. Neyse ki kimsenin ilgisi bizde değildi. "Baş belası diye anlattığınız kadın..." diyen bir ses duyuldu. Kaşlarım çatılırken gözlerimi sesin sahibine çevirdim. Kumral, kıvırcık saçlı biriydi. Batuhan'ın bakışlarından hallice olan şaşkın bakışları üzerimdeydi. "Kaan, sus istersen." diyerek mırıldandı Meriç Efe sert bir ses ile. Mırıldanması daha çok uyarı niteliğindeydi. Kaan anında sessizce geri çekilirken, ayıplayan bakışlarımı Yağız'a diktim. Ben mi baş belasıydım? Çok ayıptı gerçekten. Gerçi tatlı bir bela olabilirdim. 

Ya da kara bela...

Uğur konuşmak için dudaklarını araladığında, İbrahim komutan olaya dahil oldu ve hepimizi susturdu. "Bu olayı daha sonraya erteleyelim ve asıl olaya gelelim..." diyerek eline projeksiyon cihazının kumandasını aldı. "Oturabilirsiniz." dediğinde hepimiz sessizce toplantı masasının etrafına yerleştik. "Son birkaç gündü gazetecilerin ortadan kaybolduğuna dair birkaç duyum aldık. Jandarmalar bölgede arama yapsa da bir sonuca ulaşamadık. Dün ise İngiltere'den gelen çok önemli bir gazetecinin bölgede kaybolduğu ihbarı geldi." dedi İbrahim komutan uzun konuşmasını sonlandırarak. Ekranda bölge haritası belirirken. İbrahim komutan en ortadaki kısmı gösterdi. "Teröristlerinin ini burada. Sizden yapmanızı istediğim o ini çökertip, evlatlarımızı ve o gazeteciyi sağ salim oradan çıkartmanız." 

"Ne kadar süredir bu durum var komutanım?" dedim ciddiyetle İbrahim komutana bakarken. "2 hafta." diyerek net bir cevap verdiğinde kaşlarım çatıldı. "Neden bizim harekete geçmemiz için İngiliz gazetecinin kaybolması beklenmiş?" diyerek sinirle mırıldandığımda, Uğur elini koluma koydu. Bu daha çok 'sakin ol' alt metnini içeren bir hareketti bizim için. Derin bir nefes alıp dudaklarımı yaladım. "Gece yola çıkacaksınız. O zamana kadar hazırlıklarınızı tamamlayın." diyerek elindeki kumandayı bıraktı ve odadan çıktı İbrahim komutan. 

"Plan..." diyerek mırıldandı Eren gözleri bölge haritasının üzerine gezinirken. "Plana gerek var mı?" diyerek mırıldandı Yağız. Sesi kulaklarımın içinde yankılanırken, bakışlarım ona döndü. Ekrana odaklanmış, dikkatle inceliyordu. Bu arada şaheser gibi herifti... "Yok." diyerek onu onayladı Uğur. Yaman ile gözlerimiz kesişirken ikimiz de keyifle gülümsedik. Planın olmaması rahat hareket edeceğimiz anlamına geliyordu. Bu da demekti ki, bize eğlence çıkmıştı. 

Bir 'Vişne' MasalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin