19 x Yüzleşme

22.2K 1K 41
                                    

Herkese merhaba!

Bölüme başlamadan önce, birkaç şey söyleyeceğim: Öncelikle ne ben askerim, ki bu imkansız 150 sorunsalı, ne de çevremde asker tanıdığım var. O yüzden görevler, asker olaylar falan filan daha önce de dediğim gibi tamamen benim hayal ürünüm. Gerçeklikle hiçbir ama hiçbir alakası yok. 

Keyifli okumalar!

Bir 'Vişne' Masalı - Bölüm On Dokuz: Beklenmedik

"Can, görüşün nasıl?" diye sordum hızlıca pustuğum yerden. Gözlerim dikkatli ve hızlı bir şekilde etrafı tarıyordu. "Kusursuz komutanım." dedi Can kısık sesiyle. Yüzümde ufak bir gülümseme oluştu. Komutandım... Aslında komutan yardımcısıydım ama komutanlık da bana çok yakışırdı. Bence Yağız ile bir ara yer değiştirmemiz lazımdı. "Dört saniyede iki leş diyorum." diyerek devam ettiğinde gülümsedim keyifle. "Başlayalım o zaman." dedi Yağız düz çıkan sesiyle. Silahımı boynuma astım ve botumun içinden bıçağımı çıkarttım. "Kapıdakini bana bırakmazsanız gözlerim açık gidermişim." diyerek konuştum sessizce. Bir yandan da yavaş adımlarla kapıdaki adama doğru ilerliyordum. 

Şehir merkezinde çok yakın bir kulübedeydi siviller. Kulübenin etrafında ise altı kişi vardı. Kulübenin kapısına bir kişiyi dikmiş, arkasında iki kişi vardı. Sivilerin başında nöbet tutanların fazla olduğunu düşünüyorduk. Bunun aksi karşımızdakilerin tam bir enayi olduğunu kanıtlardı çünkü. Gerçi kanıta gerek yoktu ya.

"Bırakmayacağız desek bize bırakacaksın sanki." dedi Alperen gözlerini devirdiğinden emin olduğum ses tonuyla. Gözlerimi devirirken sırttım. "Alpçim komutanınla böyle konuşman hiç etik değil." diyerek sessizce mırıldandım. Birden karşımda beliren Alperen, kaşlarını kaldırıp alayla bana gülümsedi. Kapı tam kaşımızda, Alperen ve ben ise kapının iki yanında pusmuştuk. Avıma ortak olmasıyla hızlıca kaşlarımı çattım. "Üçüncü dünya savaşı." diye eğlenen sesiyle konuştu Can. Alperen'e sahte tehditkar bakışlar atmaya devam ettim. Avımı kimseye bırakmazdım. 

"İyi olan kazansın." dedi Alperen imalı bakışlarıyla. Alperen adama yaklaşırken sinsice gülümsedim. Benim hakkımda bilmedikleri çok şey vardı. Alperen adama doğru bir adım attığında elimdeki bıçağı havaya kaldırdım ve adamın kalbini hedefleyerek attım. Bıçak adam ne olduğunu anlamadan kalbine saplanırken bağıramadan yere yığıldı. Keyifle gülümsedim. "Ortaokulda okçuluk yapmıştım da." diyerek üzerimi düzelttim ve silahımı elime alıp hızlı adımlarla kapıya yöneldim. "Abi ben bununla yarışamam." diyerek arkamdan söylendi Alperen. Kapının iki yanında durduğumuzda, Yağız yanımızda yerini almıştı. Bana ufak bir bakış attıktan sonra kapıyı açtı ve aynı anda içeri daldık. Çığlık sesleri kulağıma dolarken, karşımıza siviller dışında üç kişi daha çıkmıştı. Alperen'le Yağız onları tekte indirirken, silahımı arkama aldım ve köşeye sinmiş çocukların yanına gittim. "Sen melek misin?" dedi küçük bir erkek çocuğu bana hayranlık dolu bakışlar atarken. Yavaşça çocukların tam ortalaına çöktüm. "Annem senin gelip bizi kurtaracağını söyledi."

"Türk askeri o akıllım." diyerek yanıtladı onu başka bir kız çocuğu. Gülüşüm daha çok büyürken ellerini tuttum. "Askerim ben." diyerek konuştum yavaşça. "Vişne adım."

"Meyve olan mı?" dedi aynı kız çocuğu şaşkınlıkla bana bakarken. Kıkırdamamı bastıramazken kafa salladım. "Meyve olan." diyerek onayladım onu. Yanaştılar bana yavaşça. "Bence sen meleksin." diyerek omuz silkti erkek olan bir başka çocuk, diğerine hak verircesine. "Siz nasıl isterseniz." diyerek göz kırptım onlara."

"Çevre temiz." diyerek Can'ın sesi doldu kulağıma. İçimin rahatatlarken neşeyle ayağa kalktım. Alperen ve Yağız diğerlerinin ellerini çözüyordu. "Koşun bakalım ailelerinizin yanına." 

Bir 'Vişne' MasalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin