5 x Şaşkın

24.5K 1K 46
                                    

Keyifli okumalar!

Bir 'Vişne' Masalı - Bölüm Beş: Bir Takım Vedasal Gelişimler

Göreve ilk başladığım zaman, zamanın yavaş yavaş geçmesini isterdim. Yaşadığım her anı doya doya yaşamayı, üzerimdeki üniforma ile geçirebileceğim kadar çok zaman geçirmeyi... Hava Timinin bir parçası olduğumda, bu isteklere yeni bir şey daha eklendi; Hakkari'de tim ile fazla fazla vakit geçirmek.

Bir gün gideceğimi biliyordum. Ama o günün bu kadar erken geleceğini düşünmüyordum.

Tayinimin farklı bir yere çıkacak olması değildi aslında beni üzen. Görev yapacağım her yer, benim vatanımın bir parçasıydı sonuç olarak. Beni üzen şey, her gün gördüğüm ve ailem dediğim insanlardan uzakta olacak olmaktı. Bu kadar kısa sürede, onlara o kadar bağlanmıştım ki; onlarsız bir yerde düşünemiyordum kendimi.

Yaman'ın harika yemekleri, Batuhan ile dizi izleme maratonlarımız ve her sabah çeşitli şekillerde beni uyandırması, Uğur'un sarıp sarmalamaları, Eren'in anında dinlediğim başarısız flört girişimleri olmayacaktı. En azından çok yakınımda...

"Ne zaman belli olacakmış yeni görev yerin?" dedi Eren, mırıldanma gibi çıkan sesiyle. Sesi oldukça ciddi çıkmıştı. Eren'i tugay ve görevler dışında çok ciddi görmezdik. Bir şeyleri sürekli dalgaya alır, genellikle de umursamazdı. "Üç gün sonra." diyerek yanıtladık onu Uğur ile aynı anda. Eren usulca kafasını sallarken derin bir nefes çektim içime. Onların da benimle aynı düşünceler içinde olduğunu biliyordum. Bu düşünceleri ise engelleyemiyorduk. Biz birbirimizi tanıdığımız zamandan beri hiç ayrı kalmamıştık ki... Hava ve Kartal timi olarak akşam yemeğine oturmuştuk. Ancak masada sessiz rüzgarlar esiyordu. Ufak tefek konuşmalar dışında kimse konuşmuyordu.

Karakoldan çıktıktan sonra, ki ciddi anlamda koşa koşa çıkmıştım, direkt Ferhat komutanın yanına gitmiş ve tayin meselesini konuşmuştum. Bu mesela benim Uğur'dan yiyeceğim azarı da engellemişti. Eve geldiğimde ise Eriz ile konuşmuş, daha sonra ise direkt uyumuştum. Akşam yemeği için Batuhan kapıya dayanmış ve beni zorla uyandırmıştı. Birkaç saat sonra ise Kartal timini Diyarbakır'a geri gönderecektik. 

Yani, muhtemelen, Yağız'ı son görüşümdü ama şuan onu düşünemeyecek kadar beynim doluydu.

"Birde Diyarbakır'a geliyormuşsun Vişne." dedi Can bir anda, heyecanlı çıkan sesiyle.  Bakışlarımız onu bulduğunda, gülümseyerek bana baktığını gördüm. Kafasından bin bir türlü düşüncenin geçtiğini biliyordum. Ki muhtemelen bu düşüncüler bizden, Alperen de dahil, başka kimsenin hoşuna gitmeyecek türdendi. "Ne güzel olurdu. Her yerin altını üstüne getirirdik."

"Baya büyük şans olur." dedi Alperen dalgın bir şekilde. Kendi kendine konuşmuş, kimseden bir cevap beklememişti. Gözlerini masanın üzerine dikerek bir şeyler düşünmeye başladı. Hepimizin bakışları onun üzerindeydi. Muhtemelen bu olayın gerçekleşmesi durumda neler olabileceğini düşünüyordu. İrkilerek "Allah korusun." diye mırıldandığında, gözlerimi kıstım. "Ayıp be." dedik Can ile aynı anda, ona kınayıcı bakışlar atarken. Alperen omuz silkerken, göz devirdim. Mis gibi insanlardık. Abartıyordu bence.

Yemekler bitince büyük bir masa toplama arbedesinden sonra herkes salona geçtiğinde adımlarım balkonu buldu. Hala kendimi mutlu hissetmiyordum ancak içimde garip bir his de yer edinmişti. Tam olarak adını koyamıyordum, iyi mi yoksa kötü bir olayın habercisi mi ondan da emin değildim. Ama bu tayin meselesini duyduğumdan beri içimdeydi ve her geçen saatte biraz daha büyüyordu.

Bir 'Vişne' MasalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin