Keyifli okumalar!
Bir 'Vişne' Masalı - Bölüm Yirmi Bir: Operasyon
"Operasyon adı: Köstebek."
Duyduğum kelime ile yüz ifadem bozulup anlık gülecek gibi olsam da, dudaklarımı birbirine hızlıca bastırmış ve ciddiyetimi sürdürmeye çalışmıştım. Bildiğimiz köstebek miydi? Eyüp Han komutanın gözü bana döndüğünde gülmemek için bakışlarımı kaçırdım ve tam o anda olmaması gereken bir şey oldu: Can ile göz göze geldik!
İkimizin de suratındaki sahte ciddiyet yerine kahkahalara bırakırken, gözlerimi ondan kaçırıp gülüşümü bastırmaya çalıştım. "Komutanım." dedi Can gülüşleri arasında. "Köstebek..." diyerek konuşmaya devam etmeye çalıştığında, gülüşlerimiz daha çok arttı.
Yüzüme yediğim su ile gülüşüm anında kesilirken, masum bir ifade ile Eyüp Han komutana bakakalmıştım. Yüzünde memnuniyetsiz bir ifade vardı. Yüzümden damlayan suyu elime ile silmeye çalışıp, ağlamaklı bir bakış attım. Böyle şeylere gerek var mıydı cidden? "Başçavuşlarım, operasyondan sonra cezalısınız." dedi net bir şekilde. "Ama komutanım..." diyerek mırıldandık Can ile aynı anda.Kaşlarımızı kaldırmış, yüzümüze olabilecek en masum ifadeyi yerleştirmiştik. Kaşlarını çattı ve bize sert bakışlar attı. "İtirazını mı var?"
Başımı iki yana sallayıp oturduğum yere hızlıca sindim. Suç bizim miydi yani? Biz koymamıştık oysa operasyonun adını. Haksızlık vardı burada!
Adaletsizlik vardı.
"Solar yakın zamanda bir sınırdan silahlar sokacak. Ama ne tam yerini ne de tam zamanını bilmiyoruz." dedi Eyüp Han komutan ciddiyetle konuşurken. Yüzümdeki suyu ellerim ile yeniden silip oturduğum yerden dikleştim. Her yerden bu adamın çıkması, dikkatsizliğimi sürekli yüzüme vuruyor ve bu beni oldukça rahatsız ediyordu. Çünkü onunla konuştuğum ve annemin, yani o kadının, bizi bir çift yapma çabaları aklıma geliyordu. Üstelik tüm bunlar olurken ben bu adamın nasıl bir şerefsiz olduğunu anlamamıştım bile.
Muhtemelen o şerefsize hak ettiğini vermeden bu rahatsızlık asla geçmeyecekti.
"Bu gece İstanbul'da bir otelde konaklayacak." dedi Eyüp Han komutan bakışları direkt bana dönerken. Görevin en önemli kısmı bana düşüyor diyebilir miydik? Bence diyebilirdik! Eyüp Han komutanın bana attığı bakışlardan bunu çıkartmıştım ben çünkü. "Yani İstanbul'a gidiyoruz." diyerek konuştum yavaşça, daha fazlasını söylemeden. Aynı cümleyi Yağız'ın da benimle birlikte kurmasıyla bakışlarımız kesişti. Yüzümde saçma bir gülümseme oluşurken, onun da gülümsemesi ile utandığımı hissettim. Aynı anda kulaklarıma bir boğaz temizleme sesi dolduğunda, ikimizin de bakışları yanımda oturan Meriç Efe'ye döndü. Meriç Efe sahte gülümsemesi ile Yağız'a bakıyordu. "Komutanım, odaklanalım değil mi?" dedi yumuşak çıkartmaya çalıştığı sesi ile. Ama birbirine bastırdığı dişleri, sesinin yumuşak çıkmasını engellemiş ve tehditkar bir hava katmıştı.Kaşlarım şaşkınlıkla havalanırken, gözlerim kısıldı.
Meriç Efe'cim, ne oluyorduk şuan?
Komutanını tehdit etmek nasıl bir cesaretti anlamamıştım. Abi olunca böyle oluyordu sanırım. Peki bu adam, bu olaya nasıl bu kadar alışmıştı ve hemen bu toplara girmişti?
Olay mı? Kaçırılıp başka bir ailede büyümen ve sonra aileni bulmandan da basit bir olaymış gibi bahsetmezsin be Vişocum.
Bahsedermişim bu arada. Ne yapalım... Bizde de işler böyleydi.
"Beklediğim kaos." dedi Can heyecanla oturduğu yerde dikleşirken. Can'a dönüp cevap verecekken, Eyüp Han komutanın hepimizi uyarması ile sustum. "Görevden sonra hepiniz cezalısınız." dedi bakışları hepimizin üzerinde dolanırken. Gözlerini kısmış, ellerini masanın üzerine koymuştu. Bize 'şimdi sıçtınız' bakışları atıyordu. Bakışları bu anlama gelmiyorsa bile gelmeliydi bence. "Sizin vidalarınız gevşemiş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir 'Vişne' Masalı
General Fiction*Yeni Versiyon* "...Terasın diğer kapısından üniformalı askerler girmeye başladığında diğerleri yanıma geldi. "Kıdemli Üsteğmen Yağız Karahan." dedi beyaz tenli adam..." "... Gözlerinin etkisinden çıkmak için hızlıca dudaklarımı yaladım ve gülümseyi...