Keyifli okumalar!
Bir 'Vişne' Masalı - Bölüm On İki:
Nedenler Sonuçları Değiştirmez.
Düşmek üzere olan bir uçak ve tek bir paraşüt.
Canını emanet ettiğin ve kılına zarar gelmesini istemediğin beş insan.
Durum oldukça ciddiyken, helikopterin iniş anına kadar nasıl bu kadar boş yaptık anlamamıştım. Konuştuğumuz konular o kadar deli saçması ve gereksizdi ki. Hepimizin birden dili açılmış ve asla susmamıştık. Meriç Efe ve Yağız'ın bize attığı garip bakışlar hala gözümün önündeydi. Dünya'nın en garip varlıklarıymışız gibi sürekli bize bakıp durmuşlardı. Bir ara Meriç Efe'nin üzerine oynamıştım ama beni karşılıksız bırakmıştı. Konuşsa ölürdü çünkü.
Hepimiz rahattık evet, içinde çok iyi askerlerin bulunduğu helikopteri düşürüp onlara zarar verecek bir şeyi kimse yapmazdı. Bu eğitimden tek bir çizik bile almadan çıkacağımızı biliyorduk.
Çıkmıştık da.
Birkaç dakika öncesinde, helikopterden atladığımızda, bizi Eyüp Han komutan ve tanımadığım başka komutanlar karşılamıştı. Eyüp Han komutanın gözleri kısıktı ve bize sorgulayan bakışlar atıyordu. Yan yana pozisyonda karşılarında geçtik ve hazır ola geçmiştik. Yağız baştaydı ve Meriç Efe vardı. Ben ise Meriç Efe'nin hemen yanına geçmiştim. Yanımda sırasıyla Alperen, Can ve Kaan vardı. Helikopterdeki gevşekliğimizi bırakmış ve bürünebileceğimiz en ciddi pozisyona bürünmüştük.
"Kartal Timi; bir kıdemli üsteğmen, bir üsteğmen, iki üstçavuş ve iki başçavuş ile emirlerinize hazırdır komutanım!" dedi Yağız gür ve tok bir sesle. Ses tonu, bedenime işlerken dilimi dişlerimin arasına aldım. Adamın ses tonu bile beni bu kadar etkilememeliydi. Bu çok saçmaydı bir kere. Kimse kimsenin ses tonundan etkilenmezdi. Ya da etkilenir miydi? Ama konumuz bu değil. Odaklan Vişo.
"Rahat olun." dedi Eyüp Han komutan. Sesi oldukça sakin çıkmıştı. Ama sakinliğinin ardında bir şeyler olduğunu sezmiştim. Yeşil gözleri aniden beni bulduğunda gerildiğimi hissettim. Yine de pozisyonumu bozmadım ve başımı dik tutmaya devam ettim. Eyüp Han komutan birkaç büyük adımda tam karşımda durdu. Yüzündeki sakin ifadeyi saklamış ve duygularını tamamen gizlemişti. Her ne kadar asker olsam da, karşımda bir albay vardı ve duygularını okumam imkansız olmuştu. "Tek paraşüt vardı. Neden atlamadın asker?"
Güven testi.
Kartal timinin yeni üyesiydim ve bana güvenmek için bir sebepleri yoktu. Ama güvenmeleri de lazımdı. Eğer o paraşütü alıp atlasaydım, timin eskisi üyesi olacaktım. Çünkü bu yolda onlara katılmıştım. Onları hiçbir yerde ve hiçbir şekilde arkamda bırakamazdım.
"Atlayamazdım komutanım." dedim sesimin tok çıkmasına dikkat ederek. "Neden Vişne?" diyerek gözlerini kıstı Eyüp Han komutan. "Atlaman için birçok sebep vardı. Neden atlamadın?"
"Sebeplerle ilgilenmiyorum komutanım." dedim ciddiyetle. Bu konuşmanın benzerini daha birkaç dakika önce yaşamıştım. Eyüp Han komutan ve arkasındaki herkesin konuşmalarımızı harfi harfine duyduğundan emindim oysa. "Timimi geride bırakamazdım."
Eyüp Han komutanın yüzünde birden bir gülümseme oluştu ve gurur dolu bakışlarla bana baktı. "Aferin Özduman." dedi geri çekilirken. Sesindeki gurur beni anlık olarak gülümsetesede kendimi hemen toparladım. "Olayı düşündüğümden erken çaktınız." diyerek bakışlarını diğerlerinin üzerinde gezindi. Ellerini arkasında bağlamıştı. "Gariplik olduğunu fark ettiğinizi anlamıştım gerçi."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir 'Vişne' Masalı
General Fiction*Yeni Versiyon* "...Terasın diğer kapısından üniformalı askerler girmeye başladığında diğerleri yanıma geldi. "Kıdemli Üsteğmen Yağız Karahan." dedi beyaz tenli adam..." "... Gözlerinin etkisinden çıkmak için hızlıca dudaklarımı yaladım ve gülümseyi...