3 x Yanımdasın

27.8K 1.1K 82
                                    

Bir 'Vişne' Masalı - Bölüm Üç : Ortak Görev

Ortak görevleri sevmezdim.

Ortak görevler, kısıtlanma demekti bizim için. Artı bir komutan, artı bir tim. Özellikle bu tim, hiç tanımadığımız bir tim ise daha sıkıcı ve çekilmez olurdu. Ama ilk kez bir ortak görev için bu kadar heyecanlıydım.

Kartal timi, özellikle tim komutanı, içime samimi bir sıcaklık yayıyordu. Yağız, çocukların onları tanıması ve Yaman'ın onlarla göreve çıkmaktan zevk alması ise bu sıcaklığı arttırıyordu. Tabii timlerinin isminin Kartal olması da vardı. Kartal sevdiğim hayvanlardan biriydi ve ben çocukluğumdan beri Beşiktaşlıydım. Eriz ile her fırsatta maçlara gitmeye çalışırdık. Favori aktivitemiz sayılırdı.

Tabii annem bundan hoşnut değildi. 

Gerçi o hiçbir şeyden hoşnut değildi. Şuan üzerimdeki üniformayı, Milano'da olmak yerine Hakkari'de olduğumu ve birazdan göreve çıkacağımı bilse muhtemelen kalp krizi geçirirdi.

Bu yaptığım oyun aslında aşırı tehlikeliydi ve mutlaka bir yerden patlak verecekti. Ama bunun umrumda olduğu pek söylenemezdi. İnsanların gördüğünün aksine ailem hiç yanımda olmadan büyümüştüm. Tek ailem önce dedem ve Eriz, sonra ise tim olmuştu. Annemleri hiç aramazdım. Bu beni kötü bir insan yapar mıydı? Belki. Ama açık konuşmak gerekirse ilgilenmiyordum.

Ailemin yaptığım işi öğrendiği taktirde yapacakları ilk şey beni uzaklaştırmak olacak, hatta bunun için her şeyi yapacaklardı. Ama bunu asla başaramayacaklardı. Akademiden itibaren, tanıştığım tüm komutanlar beni tanıyor ve hayat hikayemi biliyordu. Ferhat ve İbrahim komutanım başta olmak üzere, tanıdığım tüm komutanlarım görevimin elimden gitmemesi için her şeyi yaparlardı. Bunda başarısız olunca ise beni para ile tehdit edeceklerdi. Ama buda başarsız olacaktı çünkü unuttukları iki şey vardı: İlki, babamın babası fabrikatördü ve tek torunu olduğum için senelerdir elde ettiği her şeyi bana bırakmıştı. Bundan annemlerin haberi yoktu... İkincisi ise para umrumda olan son şeydi.

Aynada hayran gözlerle üniformamı süzüp son kez düzelttim ve beremi dikkatle başıma yerleştirdim. Saçlarımı düzgünce mısır örgüsü yapmıştım. Kendi saçımı örebildiğim için Batuhan cin olduğumu iddia ediyordu. Kendi kendime kıkırdadım ve yatağım üzerindeki çantayı omzuma asıp hızlı adımlarla odamdan çıktım. Aynı anda karşı odanın kapısı açılırken, bakışlarım Yağız'ın lacivert gözleri ile kesişti. Yüzümü büyük bir gülümseme kaplarken, dikkatle süzdüm onu.

Üniformalı erkek çekiciliği diye bir şey var mıydı bilmiyorum ama üniformalı Yağız Karahan çekiciliği diye bir şey gerçekten de vardı.

Yağız dümdüz bir ifade ile bana bakarken, aynı anda kapıyı kapattık. "Komutanım?" dedim sakin çıkmasına özen gösterdiğim sesim ile. Tek kaşı havalanırken iç çekmemek için kendimi tuttum. Bu adamın bana bir kastı olduğunu düşünmeye başlamıştım. Bence düşman kuvvetler 'Vişne'yi nasıl etkisiz hale getiririz?' diye düşünmüş ve sonuç olarak bana onu göndermişlerdi. "Heyecanlı mısınız?" diyerek hızlıca konuştum. Boş koridorda yürümeye başlarken, Yağız yanımda yerini aldı. Onun yeri benim yanım mıydı cidden?

"Neden?" dedi bana anlamaz bakışlar atarken. Heyecanla gülümsedim. "Neden olacak canım? Benimle göreve çıkacaksınız." dedim sesime yansıyan heyecan ile. Heyecanlı olanın ben olduğumu söylemeye gerek var mıydı? Bence yoktu. "Her özel kuvvet askerinin bu duyguyu tatması gerektiğini düşünüyorum. Diğerlerine söylemeyin ama bence en iyi görev arkadaşı benim." diyerek heyecanla devam ettim. Adımları dururken, bende durdum ve yüzümdeki kocaman gülümseme ile ona bakmaya devam ettim. Kaşları havalanırken, bana garip bakışlar atmaya başladı. Gülüşüm yüzümde solarken dudaklarımı yaladım ve gülümsemeye çalıştım. "Ben en iyisi kaçayım..." dedim hızlıca. "Yani şey gideyim."

Bir 'Vişne' MasalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin