26 x Esir

18.1K 912 29
                                    

Selamlar bebekler!

Size pek uzun olmayan bir bölümle geldim. İkide Aşk'ta açıklamıştım. Eski düzenimi oturtmak zor olacak diye. Ve bunu ilk haftadan yapmam biraz zordu. Özellikle şu aralar derslere fazlaca boğuştuğumu ve onların beni fazlaca meşgul ettiğini düşünürsek.

Yine de sizleri uzun bölüm için daha fazla bekletmeyi istemedim ve size ufak bir bölüm yazayım dedim. Kısa bir kavuşma bölümü diyebiliriz sanırım. Ve içime sinip sinmemesine bakmadan size attım. Çünkü düşünseydim muhtemelen atmadan silerdim. Umarım siz çok beğenirsiniz.

Keyifli okumalar!

Bir 'Vişne' Masalı - Bölüm Yirmi Altı: 'Çok güzelsin...'

Kısık gözlerim Yağız'ın üzerindeyken, kendimi sinirli olmak için ikna etmeye çalışıyordum. Ki bu gittikçe daha zor olmaya başlamıştı. Ama yelkenleri de suya indiremezdim. Ne abim ne de o bunu hak ediyordu çünkü. Sürünmesi lazımdı, hatta fazlaca sürünmeleri lazımdı.

Ama böyle tatlı hareketler sergilerken nasıl süründürecektim bilmiyorum.

Kısık bakışlarıma tezat heyecandan titreyen ellerimi yumruk yapmış ve dizimin üzerine bırakmıştım. Çünkü Yağız'ın titreyen ellerimden ziyade, yumruk halini almış ellerimi görmesi benim için daha iyiydi. Böylece heyecanlandığımı değil, ona yumruk atmak isteyeceğimi düşünürdü.

"Seni şikayet edeceğim." diyerek mırıldandım sonunda dayanamayarak. Kısık gözlerimi biraz daha kısmış, ona tehditkar bakışlar atıyordum. İçimdeki iki kişi birbirleriyle kavga ediyordu: Yağız'a aşık olan tarafım affetmenin zamanının geldiğini söylüyordu. Mesleğine aşık ve onun için hep çok çabalamış tarafım ise onu asla affetmeyeceğini söylüyordu.

Yağız'a ya da abime olan sinirim azalsa ve onlarla normal olsam da, içimde bir yerlerde onları asla affetmeyecek, hep kırgın kalacaktım. Çünkü yaptıkları şey ufak gibi gözükse de, benim için oldukça büyük bir şeydi. Onları tamamen affedersem, kendime ve yaşadıklarıma haksızlık olurdu.

Bana yandan bir bakış attı ve gülümsemesini genişletti. Bu içimdeki ateşi daha çok çoğaltırken sinirle gözlerimi devirdim. O kadar çok gülümsüyordu ki, bir ara içine cinin girdiğinden bile şüphelenmiştim. Sonra cinin gülümsemeyeceğine kanaat getirip bu düşünceyi kafamdan atmıştım. "Kıyabilecek misin bana?" dedi yumuşak bir ses tonuyla. Lacivertleri dikkatle mavilerime bakmıştı. Kaşları havalanmış, gözleri irileşmişti. Kısık gözlerim şaşkınlıkla genişlerken ona bakakaldım.

Yağız Karahan, daha yeni benimle flört etmeye mi çalışmıştı?

"Bunu seni arabadan atarken konuşalım ister misin Komutanım?" diye homurdandım bozmadan. Başka bir zamanda bu haline fazlaca gülmeyi aklıma kazımıştım ama. Yağız'ın  bu halini başka ne zaman görürdüm bilmiyorum çünkü. Güldü ve kafasını iki yana salladı. İçime derin bir nefes çektim ve kafamı çevirdim.

Beni zorla arabaya bindirmesinin üzerinden yaklaşık on dakika geçmişti. Nereye gittiğimize dair bir fikrim yoktu çünkü Yağız konuşmamayı tercih ediyordu. Şuana kadar sadece yaptığı her şeyi telafi edeceğini söylemiş ve sonrasında konuşmamıştı. Kafasına uçan tekme atmak istesem de, ne altımdaki etek buna müsaade ederdi ne de bulunduğumuz yer. Ona tekme atayım derken ikimizde canımızdan olurduk yani.

Yine de onu babama şikayet etmek için bir engelim yoktu.

Ya da anneme...

Leyla Demir tehlikeli bir kadındı. Onun o halini daha görmemiş olsam da, yengemden ve diğerlerinden çokça duymuştum.

Bir 'Vişne' MasalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin