9 x Davet

23.8K 1K 78
                                    

İyi okumalar!

Bir 'Vişne' Masalı - Bölüm Dokuz: Ufak Dokunuşlar

Elbisemin görünmeyen kısmına lastiği takmaya çalışırken, bir yandan da Meriç Efe'nin anlattığı şeyleri dinliyordum. Bildiğimiz şeylerin üstesinden geçiyor, mekan hakkında ufak detaylar veriyordu. Davetin yapacağı yerin bir sokak aşağısında durmuştuk. Geniş arabada Yağız, Can, ben ve Meriç Efe vardık. Meriç Efe, biz davete girdiğimiz anda Kaan ve Alperen'in yanına geçecekti. Can ise bizimle birlikte davette olacaktı. Sadece o garson olmayı tercih etmişti. Eriz'in davetlisi olarak onu sokmak bize mantıklı gelse de, Can hep garson olmak istediğini söylemiş ve bu konuda ısrar etmişti. Garip bir insandı ama alışmıştık. Gerçi benim alışmama pek gerek kalmamıştı, çünkü bence Can, benim ve Batuhan'ın başka bir versiyonuydu. Hazırlık aşaması bitince Yağız ile  başka bir arabaya geçecek ve daha sonra davete girecektik. Evet yan yana... Çift gibi... 

Sakin ol Vişne. Sakin ol kızım. 

Kalbim heyecanla çarpıyor, heyecan bedenimin her yerinde dolanıyordu. Hatta olayları abartıp damarlarımda kan yerinde heyecan duygusunun bile dolandığını söyleyebilirdim. Kendimi ilk kez göreve çıkacakmış gibi hissediyordum. Yıllar öncesine dönmüştüm sanki. Bir gece öncesinden öğrenseydim göreve çıkacağımızı, gece uyumazdım bile. Öyle bir heyecandı. Aslında mantıken böyle hissetmem çok normaldi. İlk görevim sayılırdı. Buradaki ve bu timle ilk görevimdi. Davete Yağız ile katılacağımız gerçeği de vardı tabi. Gözlerim ufak bir an ona kaydı. Sanki birazdan önemli bir göreve başlamayacakmışız gibi arabanın koltuğuna rahatça yayılmıştı. Sol dirseğini arabanın koluna yaslamış, parmak uçları çenesindeydi. Yolculuk boyunca sık sık üzerimde hissetiğim lacivertleri ise şimdi dikkatli bir şekilde karşımızda oturan Meriç Efe'deydi. Onu dikkatle dinliyordu. Bakışlarımı daha fazla oyalanmadan ondan aldım ve yeniden lastiğe çevirdim. Biraz daha baksaydım yakalanırdım. 

Sonrasında muhtemelen utanma krizleri geçirir ve Yağız'ın yüzüne bir daha bakamazdım. Yüzüne bakamazsam her şey çok karışırdı. Birde o yakışıklı sıfatına bakmayı da özleyebilirdim yani.

Lastikler uğraşmaya devam ettim. Aceleci parmaklarım birbirine geçmesi gereken yerin üzerinde dolanıyordu. Nedendi bilmiyorum ama her zaman kolayca taktığım şeyi hala takamamıştım. Sinirle bir nefes aldım ve yeniden denedim.

"Bugün takar mısın Vişocum?" dedi Can, alaylı bakışlarıyla beni süzerken. Diğerlerinin de bakışları beni bulurken gözlerimin hedefi Can'dı. Üzerindeki garson kıyafeti, aslında sadece papyonu, başka bir zamanda ona kızamayacağım kadar tatlı göstermişti onu. Ama başka bir zamandaydı işte. Göz devirdim ve ona ters bakışlar attım. Boynuna taktığı papyonu biraz daha sıkıp boğmak istiyordum onu. "Bugün susar mısın Cancığım?" dedim onu taklit ederek. Onun aksine ben oldukça gergindim. Can gülerken, gözlerimi devirdim yeniden. Elbisenin cebi olsaydı sorun olmazdı! Can'ın aldığı elbiseden ne bekliyordum ki zaten? Resmen ben buradayım diye çığlıklar atıyordu. Abartmak konusunda annemi de geçmişti. "Bırak ben halledeyim." diyen tok bir ses doldu kulaklarıma. Ben daha ne olduğunu algılayamadan Yağız dizlerimden tutup beni kendine doğru çevirdi. Gözlerim irileşirken, şakınca ona bakıyordum. 

Rüyada mıydım? Kesin rüyadaydım.

Allahım kalp krizi geçireceğim. Daha biz kavuşamamıştık bile oysa!

Yağız elini lastiğe attığında kalp atışlarımın yavaşladığını hissettim. Parmak uçları bacaklarıma değerken midemdeki kasılmalar arttı. Yağız, oldukça dikkatli ve yavaş bir şekilde lastiği takıp bacağıma sabitlerken, gözlerim onun yüzü ve elleri arasında dolanıyordu. Dokunduğu yerlerin alev alev yandığını hissediyordum. 

Bir 'Vişne' MasalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin