17 x İstanbul

22.3K 1K 106
                                    

Selam herkese!

Saat şuan sabahın beş buçuğu ve ben bölümün kalanını tamamlamak için buradayım. Siz gerçi bunu akşam okursunuz muhtemelen... Elimden geldiği kadar hızlı ve çok yazmaya çalışacağım ama oldukça kısıtlı zamanım var. Bölüm kısa oldu diyen olursa, şimdiden özür dilerim.

Keyifli okumalar!

Bir 'Vişne' Masalı - Bölüm On Yedi: Öğrenilmiş Gerçekler

Evrim Vişne Özduman - Yemekten Devam

Kalabalık bir ortamada, sevdiğim insanlarla yemek yemek en sevdiğim şeylerden biriydi. Çünkü ben liseye kadar yemeklerimi yalnız yemiştim. Kocaman yemek masasında, bir köşede tek başına oturmak çok can sıkıcıydı, insana aşırı kötü hissettiriyordu. Hep kalabalık bir yemek masası vardı bu yüzden hayallerimde. Asla sessiz kalınmayan, gülüşlerin eksik olmadığı şen şakrak bir masa... O zamanlar bunu yaşamak için sahip her şeyimi verebilirdim. Ciddi şekilde hemde. Sadece bazı günlerde iki kişi olurdu o masada. O kişilerden biri de hep dedem olurdu sadece. Diğeri de Eriz. Gördüğüm en kalabalık masa ise Eriz'in anne ve babasıyla yediğim yemeklerdi. Ama bahsettiğim masa o da değildi. Çünkü Eriz'in de benden farkı yoktu.

Biz iki çocuk, kendi kendimize büyütmüştük. Birbirimizi hiç bırakmamış hep yan yana olmuştuk. Ailerimizin boşluğunu birlikte tamamlamaya çalışmıştık. Başarmışta sayılırdık.

Önce o boşluğu tamamlamış, sonra da kendimize aile diyebileceğimiz arkadaşlar bulmuştuk. Eriz'in amirlikte kocaman bir ekibi vardı. Hepsini çok yakından tanıyordum. Birbirlerine çok değer veriyorlar, çok seviyorlardı.

Benim de şimdi üçüncü bir ailem vardı. Kartal timi, bana yeniden aile olmuştu.

"Al şunu da ye." dedi Meriç Efe sessizce küçük kesilmiş patatesleri tabağıma bırakırken. Bu durum bana günler öncesini hatırlatırken dudaklarım kıvrıldı. "Rol mü değiştik?" diyerek kıkırdadım neşeyle. Masaya oturduğumuzdan beri tabağıma bir şeyler bırakmakla uğraşıyor. İtirazlarıma rağmen durmamıştı hiç. "Bu sen alakadar etmez." diye gözlerini devirdiğinde kahkaha attım. Bakışlar bize döndüğünde gülüşümü zorla bastırdım. Meriç Efe göz devirirken diğerleri bir şey sormadan yeniden önüne dönmüştü. Umursamazca tabağımdaki patatesleri yemeye başladım. Çisem tek kelime ile harika yemek yapıyordu.

Kapısında yemek için yatarsam kimsenin şaşırmaması lazımdı yani.

"En sevdiğim yengem..." dedi Can neşeli sesiyle. Bakışlarım onu bulduğunda, kızlarda ona dönmüştü. Can'ın bakışları bana dönerken imayla gülümsedi. Siktir. Utanarak önüme dönerken, Can dışında kimsenin bunu fark etmemesi için dua etmeye başladım. Hayır yani ben niye üstüme alınıyordum ki? Yenge değildim ben!

İleride olabilirdim ama şuan değildim işte.

"Yemekler harika olmuş." diyerek devam etti Can eğlenen sesiyle. Durduk yere ona eğlenecek malzeme verdiğime gerçekten inanamıyordum. "Şunu yapma artık salak." dedi Kamelya sahte bir kızgınlıkla söylenirken. Kendi kendime kafa salladım. İsim belirtseydi incileri dökülmezdi. Ne gerek vardı yani heyecan yaratmaya? "Hepimiz üstümüze alınıyoruz."

Can gülerek omuz silkti. "Hepinizin aynı anda bana dönmesi hoşuma gidiyor." dedi ufak bir kıkırdama eşliğinde. Gözlerimi devirdim. Gerçekten aşırı sinir bozucu bir insandı. "Ay..." diyerek birden yükseldi Can yeniden. "Eniştelerime bunu yapamayacağım. Bir tane olacak çünkü..."

"Enişte?" dedi Kaan anlamayarak. Can'ın eniştesi mi vardı? Hepimiz ona sorar bakışlar atmaya başladık. "Eniştem işte..." dedi Can Kaan'a attığı 'salak mısın?' bakışları eşliğinde. "Vişne'nin kocası."

Bir 'Vişne' MasalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin