33 x Takip

12.5K 594 36
                                    

Keyifli okumalar!

Bir 'Vişne' Masalı- Bölüm Otuz Üç: İlk Uyku

-Bir Hafta Sonra/ Diyarbakır-

"Bizi terk ettin resmen." dedi şaşkın çıkan sesiyle. Gözlerini irice açmış, ellerini belinin iki yanına koyup karşıma dikilmişti. Muhtemelen hesap soran bu tavrından dolayı onu sakinleştirmem ve yumuşatmam gerekiyordu. Ama kavgacı mahalle teyzelerinden hallice olan bu hali yüzünden onu asla ciddiye alamıyordum. Tabi üç dakika önce kendi kendimize eğlenmemizin de etkisi vardı. "Bunu bize nasıl yaparsın?"

"Can..." dedim sonunda ellerimi omzuna koyarken. Kaşları çatılırken ellerime kısık gözlerle baktı ve geriye doğru bir adım attı. "Can deme bana." diyerek söylendi huysuz çıkan sesiyle. "Artık seninle iki yabancıyız."

Kaşlarım çatılırken usulca gözlerimi kıstım. Dün akşam evime geldiğini ve saatlerce dedikodu yaptığımızı, uyanır uyanmaz da birlikte  buraya geldiğimizi bilmesem inanacaktım. "Öyle mi?" diyerek uzaklaştım ondan. Yüzünde belirsiz bir ifade oluşurken, yüzüme abime kandırdığım trip ifadesini yerleştirdim. "Öyle." dedi Can bana meydan okurcasına. "Gidiyorum o zaman ben." diyerek bir adım daha geri attım. Yüzümde geniş bir gülümseme yer edindi. "Yeni timim ile tanışayım. Canım timim."

Saçımı savurarak Can'ın yanından geçip yürümeye başladığımda arkamdan söylendiğini duyuyordum. Kendi kendime gülüp kafamı iki yana sallarken binan içine girdim ve adımlarımı yeni timimin toplandığı kafeteryaya yönelttim. Bedenimin gittikçe gerildiğini hissediyordum. Aylardır burada olsam da bazı erler ve bizimkiler dışında birilerini tanıdığım söylenemezdi. Tabi komutanlarda vardı tanıdıklarım arasında. Ama onlardan birinin timin içinde olduğunu sanmıyordum.

Adana'dan dün dönmüştük, annemler ise orada kalmıştı. İznimiz hala bitmemiş olsa da birazcık Diyarbakır'da vakit geçirmek istemiştik. Tabi Urfa'ya da gitme gibi bir planımız vardı. Kaan ailesini Ece ile tanıştıracaktı. Biz ise iznimizin tadını çıkartmak istemiştik. Bunu da bol bol gezerek yapacaktık tabi ki.

Ben ise bugün timim ile tanışmak için komutanlığa gelmiştim. Eyüp Han komutan izinden döndüğümde de tanışabileceğimi söylemişti ama ben istememiştim. Hemen bugün tanışacak, böylece göreve başladığımda yabancılık çekmeden direkt adapte olabilecektim. Can'da beni yalnız göndermek istemediği için evine çıkmak yerine yanıma gelmişti. Normal ilerleyen yolculuğumuz, Can'ın neden komutanlığa gittiğimi sorgulaması ile son bulmuştu. O zamandan beri onları terk ettiğimi söyleyerek trip atıyordu. Tribinin herhangi bir gerçeklik payı içerdiğini sanmıyordum. Nedenlerim hakkında bilgi sahibiydi çünkü.

Kafeteryanın kapısına geldiğimde önünde durdum ve yavaşça kapının yanındaki camdan yansımama baktım. Üniformamı giymemiştim. Kendimi o yüzden eksik hissetsem de pantolonumun üzerine giydiğim askeri yeşil tişört ile bu eksikliği biraz kapatmaya çalışmıştım. Tabi bu pek mümkün değildi ama... Tişörtün üzerinde deri ceketim vardı. Saçlarımı ise sıkı bir at kuyruğu yapmıştım. Gözlerim heyecanımı belli edercesine ışıl ışıl parlıyordu. 

İçime derin bir nefes çektim ve düzgün olan saçımı düzelttikten sonra kapıya tıkladım. İçerideki sesler aniden kısılırken kapıyı açıp yavaşça içeri girdim. Herkes birden ayaklandığında gülümsedim beceriksizce. Dört kişilerdi: Bir tane yüzbaşı, iki kıdemli üsteğmen ve bir tane üsteğmen vardı. Yüzleri yabancı olmayacak kadar tanıdık ama tanıdık olmayacak kadar da yabancıydı.

Bir 'Vişne' MasalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin