İyi okumalar!
Bir 'Vişne' Masalı - Bölüm On Sekiz: Komutan Yardımcısı
Bir Hafta Sonra
İlgili bir ailenin çocuğu değildim. Hatta aile ne demek bilmeden büyümüştüm. Anne baba sevgisini tatmamıştım hiç. Bunun canıma tak ettiği ve 'yeter' dediğim zamanlardan birisi doğum günümdü. On sekiz yaşına girmiştim. Doğum günümü ne annem ne de babam kutlamıştı. Hatta kavga bile etmiştik.
O gece kafamda her şeyi birleştirmiştim. Hiç umursamadığım alakasızlığımız gözüme batmıştı. Aileden kimseye benzememem... Olmayan fotoğraflarım, doğum belgem. Hiç onların canı değilmişim gibi davranmaları... Ertesi gün korka korka DNA testi yaptırmaya gitmiştim. Alacağım sonuçtan emindim. Onların çocuğu olmadığımı düşünüyordum. Hiçbir anne baba bu kadar kötü ve sorumsuz olmamalıydı çünkü.
Günler sonra elime ulaşan DNA testi ise hayal kırıklığı olmuştu benim için. Onların çocuğuydum. Ailem gerçekten oldukça kötü ve sorumsuzdu.
O zamandan sonra ne onları gördüm ne de onlara karşı görünür oldum. Ama içimde hep bir ailenin eksikliğini yaşadım.
Şimdi ise ne hissedeceğimi bilmiyordum. O geceden sonra İstanbul'dan direkt dönüp hastaneye gelmiştik. Bir hafta sonra gelin demişti doktor. Cehennem gibi geçen bir hafta... Ne hissedeceğimi, ne yapacağımı bilmediğim.
Yaptığım tek şey kaçabildiğim kadar kaçmak olmuştu. Meriç Efe'den, düşüncelerimden... Her şeyden. Şimdi ise daha fazla kaçamazdım. Birazdan doktor olduğumuz odanın kapısını açacak ve elindeki kağıttaki sonuç her ne ise söyeyecekti bize. Sonrasında ise ne olacaktı bilmiyordum.
Bir ailemin olma ihtimali vardı. Yıllarımı ayrı geçirdiğim... Birde yokmuş gibi olan ailemle kaçak göçek oynamaya devam etme ihtimalim vardı.
Elimin üzerinde bir el hissettim. İçime bir sıcaklık yayılırken sıkıca yumdum gözlerimi. Kim olduğunu biliyordum. Odada ikimizden başka kimse yoktu çünkü. "Ne olursa olsun hep senin yanında olacağım." dedi oldukça yumuşak ses tonuyla. Sıkıca tutuyordu elimi, güç vermek istiyormuş gibi. "Söz yıkılmana izin vermeyeceğim."
"İkinci kez alacağım sonuçtan bu kadar çok korkuyorum." dedim sessizce itiraf ederken. "İlki neydi?" diyerek konuştu merakla. Yumduğum gözlerimi açtım ve mavilerime çok benzeyen mavilerine baktım. "Senin ameliyatın..." diye fısıldadığımda gülümsedi ve biraz daha sıktı elimi.
Kapı açıldığında kalp atışlarımın yavaşladığını hissettim. İçeri doktor ve hemşire girdi. Meriç Efe ile yavaşça ayaklanık. Doktor yeniden oturmamız gerektiğini söyledi ve kendi koltuğuna yerleşti. "Sonuç bekliyorsunuz bilmiyorum." dedi zarfı yavaşça açarken. İçindeki kağıdı çıkarttı ve bakışları bizi buldu. "Ama umarım sevineceğiniz bir sonuç çıkar."
İkimiz de sessiz kaldık. Hangi sonuca daha çok sevinirdim bilmiyordum ki. İki tarafta birbirinden kötüydü. Doktor kağıdı açtı ve bakmaya başladı. Bakışları bizi buldu sonra. "Kanlarınız uyumlu." dedi doktor yavaşça. "Kardeşsiniz." dedi doktor yeniden konuşara. Beynimin tamamen işlevini kaybettiğini hissederken, o kağıdı önümüze bıraktı ve ayaklandı. "Biz sizi yalnız bırakalım."
Onlar odadan çıktıklarında dolan gözlerim hala masanın üzerindeki kağıtta duruyordu. Göz yaşlarım yanaklarımı ıslatmak için doğru zamanı kollarken, yutkundum ve içime dolan cesratle bakışlarımı ona çevirdim. Gözleri hayatımızı değiştiren o kağıt parçasındaydı. Yanaklarından ise durmaksızın göz yaşları akıyordu. Sevindiği için ağlıyordu, değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir 'Vişne' Masalı
सामान्य साहित्य*Yeni Versiyon* "...Terasın diğer kapısından üniformalı askerler girmeye başladığında diğerleri yanıma geldi. "Kıdemli Üsteğmen Yağız Karahan." dedi beyaz tenli adam..." "... Gözlerinin etkisinden çıkmak için hızlıca dudaklarımı yaladım ve gülümseyi...