10 x Karakol

23K 1.1K 162
                                    

İyi Okumalar!

Bir 'Vişne' Masalı - Bölüm On: Unutmak ve Sonrasında Gelişenler

1 Ay Sonra

"Kabul etmiyorum." dedim oldukça ciddi ses tonumla. Telefonun ucundaki insanlar güler gibi ses çıkardığında, gittikçe sinirlendiğimi hissediyordum. Karşımda olsalar, muhtemelen ellerindeki telefonları kafalarında parçalayıp onları timsahlarla dolu bir suyun içine atabilirdim. "Bu senin kabul edip etmemen ile olmuyor yalnız?" dedi alay edercesine. Sinirle bir nefes verdim ve oturduğum yerden kalktım. Hızlı adımlarla kapıyı açtım. Anında karşı dairenin kapısı açılırken, adımlarım olduğu yerde durdu. Kalbim heyecanla çarpmaya başlamıştı bile. "Vişne?" dedi Yağız, kaşlarını kaldırıp bana bakarken. "Siktir." diyen iki ses doldu kulaklarıma. "Komutanım?" dedim telefonu hızlıca kulağımdan çekip pijamamın cebine koyarken. 

Saat gece yarısını çoktan geçmişti. Batuhan, Eriz ve Can ile günlük dedikodumuzu yapıyorduk. Her şey çok güzel gidiyordu. Sohbetimiz başta baya verimliydi yani. Ta ki üçünün ittifak kurup üzerime oynamasına kadar. Konu ise aşırı komikti bence. Neymiş ben Yağız'dan hoşlanıyormuşum falan da filan. 

Böyle saçma şey mi olurdu?

Birinden hoşlanıp hoşlanmadığımı tabi ki anlardım. Kocaman kadındım sonuçta. Evet yalan yok, Yağız'ın yakın hareketleri anlık kalp krizi geçirmemi sağlıyordu. Ama bundan ilerisi yoktu. Kalp krizi geçiriyordum ve olay kapanıyordu.

"Ne yapıyorsun?" dedi Yağız, evinin kapısını kapatıp karşımda dikilirken. Üzerinde siyah eşofman ve sweatshirt vardı. Kot ceketini elinde tutuyordu. Saçları dağınıktı. Gözleri ise yorgunlukla parlıyordu. Gün içinde eğitimde canımızı okumuştu. Biz eğitimden sonra kendimizi bizim kullandığımız ortak alana atmış ve saatlerce yayılmıştık. Yağız ve Meriç Efe ise spor yapmaya devam etmişlerdi. Bir dakika... Konu bu değildi. Ne yapıyorsun demişti. Ne yapıyordum?

Can'ı dövmeye çıkacaktım. 

"Komutanım." dedim kurumaya yüz tutmuş dudaklarımı hızlıca yalarken. Bakışları anlık olarak dudaklarıma kaydığında, içimden sinsice kahkaha attım. Hızlıca toparladı kendini. "Can'da çikolata var mı diye soracaktım." dedim aklıma aniden gelen şey ile. Dilimi ısırdım hızlıca. Benim evimde çikolata asla bitmezdi. Yağız kaşlarını biraz daha kaldırdı. Haklıydı adam. "Bizim favorimiz olan." diyerek ekledim hızlıca. Yalan değildi. Bitmiş sayılırdı. 

"Marekete gidiyordum, gel sende." dedi hızlıca. Ceketini üzerine giymeye başladığında, hızlıca kafa salladım. "Hemen geliyorum komutanım." diyerek içeri girdim. Koşarak odama gidip ceketimi aldım ve üzerime geçirdim. Kredi kartımı cebime koyduktan sonra aynada kendimi süzdüm. "Siktir ya..." dedim yüzümü buruşturararak. Rezil olmuştum. Bu tiple adamın karşısına çıkılır mıydı?

Bakır turuncu saçlarım, tepemde saçma sapan bir ev topuzuydu. Çocuklarla konuşurken darlamış ve toplamıştım. Altımda geniş, siyah ve üzerinde kahverengi ayıcıklar olan pijamam vardı. Üzerimde ise lacivert, ince askılı bir badi. Siyah deri ceketim, olaya çok uyumsuz bir şekilde dalmıştı. Yüzümü buruşturdum ve Yağız'ı bekletmemek için hızlıca kapıya çıktım. Yağız telefonundan başını kaldırıp bana döndü. "Geldim." dedim botumu ayağıma geçirirken. 

Diyarbakır'da kış çoktan gelmişti. 

Anahtarı aldım ve kapıyı kapattım. "Pijamalarınlasın?" ded Yağız, garip bir ifade ile. Dudakları kıvrılmış, eğlenen bakışları üzerimdeydi. "Şuradan şura komutanım." dedim elimi sallayarak. Bİr yandan da merdivenden inmeye başlamıştık. "Onun için üzerimi mi değiştirseydim? Bir sürü iş." diyerek devam ettim. Hayatta uğraşamazdım o kadar. Elimde olsa her yerde üniformam ile gezip, hiç üzerimi değiştirmek zorunda kalmazdım. Ne güzel.

Bir 'Vişne' MasalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin