İyi okumalar!
Bir 'Vişne' Masalı - Bölüm Yirmi Dört: Savaşçı Prenses
"Vişne!" diye arkamdan gelen sesi umursamadan binaya doğru yürümeye devam ettim. Sinirin bütün hücrelerimde dolandığını hissediyordum. Elim tek yanımda yumruk olmuş, diğeri ise silahıma sıkıca sarılmıştı. Karşımdaki insanlar aşık olduğum insan ve abim olmasa silahın kabzası çoktan enselerini bulmuştu.
Odama girdiğimde kapıyı kapattım ve kilitledim. Silahımı düzgünce yatağımın üzerine bıraktıktan sonra çantamı sinirle yere fırlattım. Görevde sinirimi kontol etmeye çalışmıştım ama şuan kendime engel olduğum pek söylenemezdi.
İşimin yapılmasına engel olmuşlardı. Üstelik kim olursa olsun bunu yapmaya hakkı yoktu. Abim olsa bile!
Titreyen ellerimle telefonumu sıkıca tuttum ve Eriz'i aradım. Telefon hiç beklemeden açılırken, ekranda Eriz'in yüzü belirdi. Beni gördüğü an yüzündeki gülümseme soldu ve kaşları çatıldı. "Neyin var?" dedi ciddiyetle suratıma bakarken. "Sinirliyim." diyerek gergince odamda dolaşmaya başladım. Eriz'in kaşları biraz daha çatıldı. "Ya siz kimsiniz benim işime engel olmaya çalışıyorsunuz?" diye devam ettim gergince. "Kendilerini ne zannediyorlar Eriz? Bunu yapmaya hakları yok!"
"Evrim Vişne, sakin olmaya çalışıp bana ne olduğunu anlatır mısın? Kim ne yaptı?" diyerek gergince sordu Eriz. Canımın sıkkın olması onun da canını sıkmıştı muhtemelen. Derin bir nefes alıp dudaklarımı yaladım ve yatağın üzerine oturdum. Eriz'e hızlıca olanları anlattım. Kaşları daha çok çatılmış, gözleri sinirle parlamıştı. "Ne yapacaksın?" diyerek sordu konuşmam bittiğinde. Derin bir nefes verdim. "Eyüp Han komutan ile konuşup timimi değiştireceğim." diye ciddiyetle konuştum. Olması gereken tam olarak buydu.
Saatler Önce
"Sana kuvvet uygulayan yerin çekimini sikeyim." diyerek sinirle suratına bir yumruk daha geçirdim. "Şerefsiz it!" diye devam ettim ve art arda yumrukları yüzüne geçirmeye devam ettim. Suratı kan içinde kalmış, bana baygın bakışlar atıyordu. Bakışları tamamen kaydığında yakalarını bıraktım ve yere düşmesine izin verdim. Yere düştüğünde karnına tekme atarak uzaklaştırdım kendimden.
"Komutanım, sivillerin çevresini temizledim." dedim kulaklığa doğru konuşarak. Kulübenin çevresine boş bakışlar attım. "Çocukları içeriden çıkartıyordum." diyerek dümdüz sesim ile devam ettim. Konuşmam oldukça hızlı ve aceleciydi. Bir sürü küçük çocuğun biraz daha o küçücük kulübede kalmasını istiyordum.
Köyü temizledikten sonra, aileler topluca yanıma gelmiş ve çocukların köyün dışında bir kulübede olduğunu söylemişti. Alperen ile hızlıca kulübeye gitmiştik.
"Çevre de temiz." dedi Alperen, Yağız konuşmadan önce. "Çıkart Vişne." dedi Yağız sert sesiyle. "Emredersiniz komutanım." diyerek konuştum ve hızlıca kilide baktım. Zincirlenmişti ve elimle kırmaya çalışmak vakit kaybettirirdi. Kafamı yavaşça kapıya dayadım. İçeriden çıt çıkmıyordu. Ama nefes seslerini ve sessiz ağlayaışları duyabiliyordum. Kapıya yavaşça tıklattım. "Çocuklar, ben askerim. Başçavuş Vişne Özduman." diyerek konuştum yumuşak bir sesle. Sesimin içeri gittiğinden çok emindim. "Şimdi kapıyı açıp sizi kurtaracağım, ama yüksek bir ses çıkacak. Sizin korkmayacağınızı biliyorum. Aileleriniz hepinizin güçlü çocuklar olduğunu söyledi. Ben sadece size haber veriyorum." diye devam ettim aynı ses tonuyla. İçeriden ses gelmemeye devam ederken, derin bir nefes vererek geri çekildim ve silahımı kilide doğrulttum. Silah atlarken, aynı hızla kilit aşağı düştü ve kapı açıldı. Kapıyı itip tamamen açtım.
"Merhaba çocuklar." dedim tatlı bir gülümseme ile. Hepsinin yüzlerinde korku dolu bir ifade vardı. On beş tane çocuk vardı. Muhtemelen en büyüğü on iki yaşında falan olmalıydı. Sessiz bir şekilde arkamdaki noktaya baktıklar. Gözlerim kısılırken, elinde bebeği olan küçük bir kız çocuğu parmağını çaktırmadan kaldırdı ve bana arkamı işaret etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir 'Vişne' Masalı
Ficción General*Yeni Versiyon* "...Terasın diğer kapısından üniformalı askerler girmeye başladığında diğerleri yanıma geldi. "Kıdemli Üsteğmen Yağız Karahan." dedi beyaz tenli adam..." "... Gözlerinin etkisinden çıkmak için hızlıca dudaklarımı yaladım ve gülümseyi...