36 x Film

9.9K 526 28
                                    

Keyifli okumalar!

Bir 'Vişne' Masalı- Bölüm Otuz Altı: İstanbul Yolcusu

Suçlu pozisyonuna düştüğüm anlar, asker olduğumdan beri çoğalmıştı. Çünkü ben, neyime güveniyordum bilmiyorum ama, kuralların hep dışına çıkardım. Kafama göre hareket etmek değildi ama bu, daha çok çizilen sınırları genişletmekti.

Bulunduğum şu anda kendimi birazdan Uğur tarafından azarlanacak gibi hissediyordum. Ama ortada beni azarlayacak bir Uğur yoktu. Olmasını ne çok isterdim oysa... Çünkü o bana fazla kızmaz, hemen yumuşar ve ceza verip geçerdi. Rutinimizdi bu. Fazlası olmazdı hiç.

Abim ve Yağız ise ne yapardı tam anlamıyla emin olamıyordum. Eğer bir çizgi dizinin içinde olsaydık, ikisinin de suratı sinirden kıpkırmızı kesilirdi. Hatta başlarının üstünden duman falan bile çıkabilirdi. Ama bence durumu fazla abartıyorlardı. Ne vardı yani kavgaya karışıp adamın kafasına sandalye düşmesine sebep olduysam? Sandalye düşmesi benim suçum değildi hem. Adam sandalyeyi bırakmıştı. Ben masumdum. Tabi bu olayda masumluğumun yanında ufak detaylar vardı; kolumun kanaması ve adamın buranın bir aşiretinin ağası olması gibi...

Tabi benim çekindiğim o adam değildi. O ağaysa, bende bugüne bugün üsteğmendim. Benim asıl korktuğum sevgilim ve abimdi. Beni çiğ çiğ yiyeceklerdi. 

Çisem'in sesi kesilince beynim alarma geçerken ona döndüm. Çatık kaşları ve sert bakışlarını üzerime dikmiş, ellerini ise beline koymuştu. "Beni dinlemiyor musun sen?" diye kızdı karşıma otururken. Bakışlarımı ciddi tutmaya çalışarak kafa salladım. "Dinliyorum." diyerek mırıldandım hızlıca. Yalandı, dinlemiyordum. Beni bıraktığı için kendine kızması bitip bana kızmaya başlayınca onu dinlemeyi kesmiştim. 

Kaldığım odanın kapısı açılınca bakışlarımız oraya döndü. Abim içeri girdi ve kapıyı örttü. Bize bakmadan pencerenin önüne giderken kendi kendine söyleniyordu. Yiyeceğim azarlara karşı kafamda birkaç savunma provası yapmıştım bile. Tabi bunların sonunda abim beni Adana'ya kadar kovalayabilirdi ama. 

"Nasıl Çisem?" dedi abim yumuşatmaya çalıştığı sesi ile. Bakışları Çisem'in üzerindeydi. Tüm sinirine rağmen, Çisem'e karşı sesini yumuşatmaya çalışması kalbimi yumuşatırken gülümsememek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Aşk adamdı cidden bu adam. Çisem aşırı şanslı bir kadındı bu yüzden. Gerçi abim, Çisem'le birlikte olduğu için daha şanslıydı ama konumuz bu değildi. "Zorladığı için kanamış sadece." dedi yengem pansuman malzemelerini toplarken. Kendi kendime kafamı sallayıp onayladım onu. Baya zorlanmışlardı cidden. Ama bu konuda da ben masumdum. Adam sandalyeyi bana bıraksaydı zorlanmazlardı.

Ben işte melek gibi insandım ama değerimi bilen yoktu işte.

"Karıcım..." diye mırıldandı abim. Çisem hızlıca kafa salladı ve abime doğru ilerledi. Dudağına minik bir öpücük kondurduktan sonra benim duymadığım bir şeyler mırıldanıp odadan çıktı. Abimle baş başa kaldığımızda gerilsem de, Çisem'in öpücüğünün abimi yumuşattığını düşündüğüm için rahat olmaya çalışıyordum. Yani umarım yumuşatmıştır.

İnsanın ona kızacak bir ailesinin olması ne kadar da garipti cidden. Eskiden olsa, yani ortaokulda falan, azarlandığım konularda suçum olmadığı için anne ve babamı asla umursamazdım. Lisede ve sonrasında beni azarlamak için ağızlarını açmalarına izin bile vermemiştim. Ama şimdi durumlar çok farklıydı. Abimin karşısında bir anda kocaman kadından, küçücük bir kız çocuğu gibi hissediyordum. Sanki abimin topunu patlatmışım da ondan korkuyor gibi... Abimin beni azarlaması bitince de ona sarılıp teselli olacakmışım gibi. 

Bir 'Vişne' MasalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin