15 x Yaralı

23.3K 1K 56
                                    

Keyifli okumalar!

Bir 'Vişne' Masalı - Bölüm On Beş:

Basgın Basanındır

Hayatın, insana yaşattığı en acımasız şey birini kaybetmekti sanırım. Asla alışılmayacak, hiç dinmeyecek bir acıydı. Alışmak istediğin an, yeni bir kayıp ile sınıyordu hayat seni. Asla alışamayacağını acımasızca tekrar tekrar hatırlatıyordu.

İlk kaybımı dedemde yaşamıştım. Liseye gidiyordum. Hayatımın en umursamaz ama en çok çaba sarf ettiğim zamanlarıydı. Hiçbir şeyin beni yıkamayacağını, üzülmeyeceğimi düşünüyordum. Beni en çok seven insanı kaybettim sonra. Asla yıkılmam demişken en dipleri gördüm.

Hayat daha sonra aldıkça aldı. Ölüm hiç yetinmedi, sürekli yenisini istedi. Kimi bulduysa aldı götürdü bende. Okuldan, askeriyeden... Her yerden bir sürü insan. Uğruna canımı vereceğim insanlar birbir ayrıldı yanımdan. Geriye sadece anılar kaldı ve anıların getirdiği acıdan ölecekmiş hissi...

Sonra ömrünün sonuna kadar kalbimin en derinlerde kalacak bir sızı kaldı her şeyden geriye. Oradan asla ayrılmıyordu. Bir parçam olmuştu. Kaybettiğimde kendimi de kaybedeceğim bir parça...

Yüzümü dizlerimle gömmüş hıçkırarak ağlamaya devam ediyordum. Hastanenin dışında bir köşeye çökmüştüm, içeriye girecek ne gücü ne de cesareti bulmuştu ayaklarım. Olduğum yere zor atmıştım kendimi. Oysa ne çok isterdim Çisem'e ve Leyla teyzemlere Meriç Efe'nin dediklerini söylemeyi. Ama olmuyordu. Göğüs kafesimdeki ağrı gittikçe artıyordu. Her geçen dakikada her şey daha kötü oluyordu. Sanki o kurşun ondan çıkıp benim kalbime saplanmıştı. Asla çıkmak istemezcesine... Kendini hep hatırlatacakmış gibi.

Nasıl olmuştu, neden olmuştu bilmiyorum. Bildiğim tek şey Meriç Efe'nin şuan da zorlu bir ameliyatın içinde olduğuydu. Benim yüzümden girdiği zorlu bir ameliyat...

Bu yaşadığım ilk değildi. Ama ilk kez böyle bir tepki veriyordum. Neydi bu acının kendini dışa vurması? Ben Evrim Vişne Özduman, ne olursa olsun ailenin yanında olurdum ve onlara destek çıkardım. Askerim, kardeşim için içimden binlerce dua ederdim. İyi olduğunu öğrenene kadar tek bir gözyaşı dökülmezdi gözlerimden.

Saatlerdir durmayan bu yaşlar nedendi?

Neden kendimde bunları yapacak gücü bulmuyordum?

Neden kendimi Meriç Efe ile o ameliyathanenin içinde hissediyordum?

"Yok!" diye bağıran tanıdık ses doldu kulaklarıma. Sesin her yanını sarmış endişe gözyaşlarımın artmasına daha çok sebep olurken yüzümü iyice dizlerime bastırdım. "O kadar kişiyiz tek bir kadına göz kulak olamadık. Yer yarıldı yerin içine girdi sanki!"

"Uzaklaşmış olamaz." dedi Eren'in sesi. Öyle olmasını umuyor gibiydi. Derin bir nefes aldığnı duydu kulaklarım. "Bırakıp gidemez."

Hemen yanlarındaydım aslında. Kafalarını çevirdikleri anda beni görürlerdi ama ben bunu istemiyordum. Ağlamaya ihtiyacım vardı. Ama en çok Meriç Efe'nin iyi olmasına.

"Siz içeri geçin ben bulacağım." dedi Uğur'un sakin sesi. Hepsi sırayla itiraz cümlelerini sıralamaya başladıklarında Uğur onları dinlemeden sözlerini yenilemişti. Burnumu çektim usulca. Bir süre sonra bedenime şefkatli kollar dolandı. Beni göğsüne çekerken gözyaşlarım yenidne hızlı hızlı akmaya başlamıştı. Dudaklarıma kadar gelen hıçkırığı bastırmak için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Portakalım..." dedi Uğur sevgi dolu sesiyle. Elleri saçlarımı bulmuş, usulca okşamaya başlamıştı. "Korkuyorum..." diyerek fısıldadım. İçimdekileri dökmeye cesaret edememiştim o an.

Bir 'Vişne' MasalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin