23.Bölüm

329 33 148
                                    

@pile16 @dystinabell @ece373738 @selfinaz52 @HilalYucel7 @Daryoosh @KrishnaMukherjeeSurb @snglss @TeffyLeal 🌸🌸💓💓

Serdar, Zehra'nın uyumasının ardından biraz daha kalmış, daha sonra da ayrılmıştı evden. Annesinin uçağının saatine bir buçuk saat kalmıştı ve bu trafikte ancak varabilirdi zaten havaalanına. Arabasını çalıştırıp Özge'yi almak için evlerine doğru yola çıkmıştı. Havaalanına o da gelmek istemişti. Öncelikle kırk dakikalık bir yolculuğuna ardından Özge'yi evden almış ardından da iki kardeş birlikte havaalanına doğru yola çıkmışlardı.

Binnur Hanım uçak iniş anonsundan sonra valiz kontrol sırasının bitiminde çocuklarının görüşüne girmişti elinde valiziyle. Özge koşup annesine sarılmıştı hemen.

"Anneciğim hoş geldin"

"Hoş buldum canım kızım" deyip yanaklarına öpücükler kondurmuştu biricik kızının. Ardından da oğluna sarılmıştı. Gözlerini annesinin gözlerinden almıştı genç adam. Sapsarı saçlarının mavi gözlerinin ardında görmüş geçirmişliğin izlerini taşıyan yüzü vardı Binnur Hanım'ın. Ama hala çok güzel ve genç bir kadındı. Özge daha çok babasına benziyordu.

"Hoş geldin anne"

"Hoş buldum oğlum" diye karşılık verdi ilk göz ağrısına. Serdar uzanıp annesinin valizini aldı ve birlikte arabaya doğru ilerlediler. Az sonra üçü birlikte eve doğru yola çıkmışlardı.

Zehra koltukta huzursuzca kıpırdanırken içinde olduğu kabustan çıkmak için çabalıyordu. Ama göz kapakları birbirine yapışmış gibi davranıyor ve ayrılmıyorlardı. Soluk alış verişleri kalbini döverken o acı gerçeğin içinde debeleniyordu. Çıkmak için ama bütün çıkış kapıları kapanmıştı üzerine hem de büyük bir gürültüyle... Kulakları sağır eden bir gürültüyle...

Koridorda koşup oynayan çocuk sesleri arasında kaybetmişti genç adamı.

"Serdar... Serdar" diye seslendi... Bağırdı ama ne Serdar duymuş ne de başkası cevaplamıştı cümlelerini... Karşısında gördüğü tabut dışında... Olduğu yerde kalakalmıştı Zehra... Adımları mıhlanmış kalmıştı öylece... Adım atmaya çalıştı ama beceremedi... Sürükleniyordu ama bir türlü nereye gittiğini bulamıyordu.

Adımları çözülüp yürümeye başlamıştı ki bir sela sesi yankılanmıştı karargahın bahçesinde. Kırmızılara boyanmış tabutun hemen önündeki resme kaydı bakışları... İçini bir şeyler aleve vermişti... Gördüğü iki şey vardı; biri onu hiç bırakmayacağını söylemekten hiç vazgeçmeyen genç adamın masmavi gözleri... İkincisi de avuçlarındaki kurumamış kan lekeleri...

"Ağlamayın... Ağlamayın... Serdar kalksana kalk hadi... Serdar hadi kalk" diye bağırırken tabutun kapağını iteleyip büyük bir gürültüyle yere düşmesine neden olmuştu.

"Zehra yapma... Zehra o şehit oldu... Serdar yok artık... Artık gelmeyecek..."

"Siz hepiniz delirmişsiniz Serdar bu Serdar... Gider mi hiç? Hem o bana söz verdi... Sözü var onun bana" diye konuşurken hala bir umut bembeyaz örtünün cansız bedenin genç adama ait olmadığını anlatmaya çalışıyordu. Beyaz örtünün kenarlarından tutup açtığında içindeki ateşin dağılmasını ummuştu ama gördüğü yüz...

Gördüğü yüzle boğazını ayıran bir bağırış kopmuştu. "Serdarrrrrrrr"

Özge "Abi ne oldu? Yüzün bembeyaz oldu bir anda" dediğinde Serdar elini kalbine götürmüştü. Az önce annesiyle sohbet edip gülerken bir anda kalbine bir sıkıntı oturmuştu. Bir el kalbini sıkıyordu sanki.

SON DANS; RESTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin