49.Bölüm

279 25 95
                                    

@pile16 @dystinabell @reem133x yaghazask97 @ece373738 @Leth_28 @M_merve14 @selfinaz52 @Daryoosh @HilalYucel7 @ortak_hikayeler61 @KrishnaMukherjeeSurb @snglss @TeffyLeal @almalta @Leth_28 @Rose_Rain26 ❤️❤️

Ardından da ikisi de huzurlu bir uykuya daldığında gün doğumuna birkaç saatten az bir zaman dilimi kalmıştı. Gökyüzü usulca kızarmaya başlarken sisli bir sarı renk sarmıştı gökyüzünü yağan yağmura ithafen. Keşke yağmurlar insanların kalplerindeki kötülükleri de silebilseydi, temizleyebilseydi ama bazı insanların ruhundaki kötülük buna bile izin vermiyordu.

Zehra sabah uyandığında yatağın sol yanı boştu. Demek ki genç adam ondan önce uyanmıştı ve yanından nasıl ayrıldıysa fark etmemişti bile. Güzelce gerinip üzerindeki mahmurluğu attıktan sonra üzerindeki örtüyü kenara sıyırıp yataktan kalkmıştı. Komodinin üzerindeki telefonuna uzanıp ekranını çevirdiğinde saatin sekiz olduğunu görmüştü. Telefonu geri bırakıp ayağa kalktı ve günlük ihtiyaçlarını gidermek için banyoya doğru ilerledi. Elini, yüzünü yıkayıp toparlandıktan sonra odaya geri dönmüştü. Bordo renk boğazlı triko kazağını ve siyah renk keten pantolonunu giymişti. Beyaz bağcıklı spor ayakkabılarını da ayağına geçirip genç adamın dün akşam özenle taradığı saçlarını tek örgü yapıp omzuna bıraktı. Hafif toprak tonlarında yaptığı makyajı tamamlamış, ardından da dün akşam makyaj masasının üzerinde bıraktığı genç adamın hediye ettiği bilekliğini bileğine takarken oturduğu yerden kalkmış ve yatak odasından çıkmıştı.

Burnuna dolan kokulara bakılırsa mutfakta birileri faaliyetteydi. Adımlarını mutfağa yönlendirip ilerlediğinde yolun sonunda mutfakta, masada hazırlanmış şahane bir kahvaltı ve sevdiği adam karşılamıştı onu.

"Günaydın" diye mırıldanırken genç adamın yanağına bir öpücük bırakmıştı bile.

Serdar neşeyle gülümseyerek "Günaydın Güzelim" karşılık verirken önündeki tavayı karıştırmayı bırakmış ardından da Zehra'ya dönmüştü.

"Ne ara kalktın da hazırladın sen bunca şeyi acaba?"

"Bir saat oldu, yanımda bir melekle uyuyunca zamanın nasıl geçtiğini anlayamamış olabilirim"

"Menemen mi yaptın mı ya?" derken hafifçe eğilip kokusunu içine çekmişti.

"Mmmm Serdar şahane kokuyor bu"

Serdar "Menemenden önce seni mi yesem acaba?" diye muzip ses tonuyla mırıldanırken Zehra gözlerini kocaman açmış ve bakışlarını kendisini haylaz bakışlarla izleyen genç adama çevirmişti.

"Valla şansına küs hayatım ben şu an menemenle aşk yaşamak istiyorum zira hamarat sevgilim bana şahane bir kahvaltı hazırlamış"

"Öyle olsun bakalım Zehra Hanım ama size şöyle söyleyeyim menemene dibiniz düşebilir"

"Göreceğiz bakalım canım" derken Serdar tavayı almış ve Zehra'nın peşinden masaya doğru ilerlemişti. Tavadaki menemenleri tabaklara bölüştürdükten sonra kendi de Zehra'nın karşısındaki sandalyedeki yerini almıştı. Zehra dilimlenmiş ekmeklerden birini alıp böldü ve tabağındaki menemene bandıktan sonra afiyetle yemeye başlamıştı.

"Serdar ellerine sağlık valla gerçekten menemen şahane"

"Afiyet olsun canım"

"Yalnız birşey söylemem lazım, sen böyle maharetliysen ve böyle kahvaltılar hazırlarsan ben kilo alırım ve bu hiç iyi olmaz Serdar, senin kötü yemek yapman lazım ya"

Serdar duyduğu cümleyle minik bir kahkahayı serbest bırakmıştı dudaklarından. Elindeki çatalı masanın üzerine bırakırken ekmeklikten bir dilim ekmek almış ve üzerine tereyağ ve reçel sürmüş, Zehra'ya uzatmıştı.

"Al bakalım"

"Serdar ben ne diyorum sen ne yapıyorsun ya?" diye mırıldanırken gözlerini kocaman açmıştı genç adamın elindeki ekmek dilimine bakarken.

"Reçel sürdüm ballı mı isterdin? Dur ballı ekmek hazırlayayım"

"Serdar, sevgilim kilo diyorum sen habire bir şeyler yediriyorsun ama bana"

"Eee ne güzel işte" derken Zehra'ya elini uzatmıştı. "Gel"

Zehra, genç adamın kendisine uzattığı eli tutup ayağa kalkmış ve dizine oturmuştu.

"Birincisi ben seni her halinle seviyorum... İkincisi zaten kuş kadarsın güzelim, hem benim Zehra'mın fazlasıyla enerjiye ihtiyacı var"

"Serseri... Çok fırsatçısın ya ben ne yapacağım seninle bilmiyorum ki"

"Önce itiraz etmeyip reçelli ekmeğini yiyebilirsin bence" derken uzanıp tabağın kenarına bıraktığı ekmek dilimini Zehra'nın dudaklarına götürmüş ve ısırmasını sağlamıştı.

"Bak ne güzel anlaşıyoruz"

"İtiraz etmeyi seviyorum ama özellikle sana"

"Bilmez miyim ömrümün geri kalanı bilmez miyim?"

"Sürekli yeni sözler falan sen bayağı romantik olup çıktın bak söyleyeyim"

"Sanırım bir itirazınız var Zehra Hanım?"

"Pek değil, seviyorum yani sevmeye başladım sayende"

"Gitme ya nereye?"

"Kendi sandalyeme geçmeyi düşünüyordum da sanırım itirazınız var Serdar Bey?"

Serdar, Zehra'nın dudaklarının üzerine doğru üfleyerek fısıldadı. "Fazlasıyla" dedi ve ekledi. "Burada kalmanı tercih ederim"

"O zaman çayına el koyuyorum canım, bu çay benim sen kendine yenisini koyarsın" derken muzip bir gülüşle genç adamın eline aldığı kupayı almış ve birkaç yudum içmişti.

"Kucağımda sen varsın kalkamam k güzelim"

"Onu baştan düşünecektin canım"

"Kıyacak mısın yani bana?"

"Çay da demli demli güzel olmuş valla ellerine sağlık Serdar'cığım"

"Zehra'cığım"

"Hmm efendim"

"Al hadi, iç" diye karşılık verirken elindeki kupayı genç adamın dudaklarına götürmüştü. 

"Hiç de kıyamazsın bana nasıl biliyorum"

"O kadar emin olma canım, canına okurum biliyorsun"

Serdar "Hangi anını unuttum ki? Hiçbirini" diye mırıldanırken Zehra eğilip yanağına bir öpücük bırakmıştı.

"Bu ne içindi şimdi?"

"Sevgilim değil misin seni öpmek için bir sebebe mi ihtiyacım var?"

Serdar "Asla yok... İstediğin her an her dakika öpebilirsin, her hali kabulümüz tabi ki ama yanaklarım değil de dudaklarım günlük Zehra dozunu almayınca kuruyor söylemeden geçemeyeceğim" diye mırıldandı haylaz bir gülüşle.

"Çay içebilirsin nemlenebilir"

"Zehra... Senin şifalı dudakların varken başka bir şeye ihtiyacım olduğunu hiç düşünmüyorum ki ben"

"Aklın fikrin hep beni öpmekte Serdar"

"O kadar güzeller ki, ben sanırım hatta kesinlikle dudaklarının bağımlısı oldum Zehra"

"Hmm demek öyle o zaman acil bir tedaviye ihtiyacımız var gibi"

"Bence de bir yerden başlamak lazım" diye karşılık verirken uzanıp dudaklarını Zehra'nın dudaklarıyla buluşturmuştu. 

SON DANS; RESTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin