❤️69.Bölüm❤️

116 12 101
                                    

@pile16 @dystinabell @reem133x @yaghazask97 @Karadenizperisi61 @ece373738 @Leth_28 @M_merve14 @selfinaz5 @Daryoosh @HilalYucel7 @snglss @TeffyLeal @almalta @Leth_28 @Rose_Rain26 @hex-hex @vuslat_tuna @kediciteyze2 @user62209598 @mnexmavi ❤️❤️

Serdar, kollarının arasındaki sevdiği kadının varlığına inat gördüğü kabuslarla boğuşuyordu. Gece boyu boğuştuğu kabuslara yenisi eklenmişti. Zehra rüyasında her seferinde ona kırgın, öfkeli gözlerle bakıyor, sonrasında da kaybolup gidiyordu. Gittikçe aralarındaki mesafeler artıyordu.

"Zehra"

Yine aynı kırgın, öfkeli bakışlar...

"Zehra bir şey söyle"

"Beni inandırdığın masal bu kadarmış Serdar... Bitti işte... Uzak dur benden canımı daha fazla yakma... Madem böyle olacaktı neden inandırdın ki beni bize?"

"Ben senden nasıl uzak durabilirim ki? Senden nasıl uzak durulur bilmiyorum ki ben? Beni her şeyle cezalandır ama bunu kendinle yapma Zehra... Beni kendinden mahrum etme"

Göğüs kafesine oturup bir mengene misali sıkıştıran sıkıntıyla gözlerini araladığında telaşlı bakışlarını yan tarafına çevirdiğinde hemen yanında uyuyan genç kadını görünce tüm hissettiği sıkıntı hissine rağmen derin bir nefes almıştı. Zehra buradaydı, yanında yatağındaydı. Bakışlarını komodinin üzerindeki saate çevirip baktığında saatin sabaha karşı üç olduğunu görmüştü. Derin solukları göğüs kafesini döverken Zehra'yı görebileceği şekilde sol yanına dönmüştü. Zehra her şeyden habersiz sakince uyurken Serdar, sanki yüzünü ezberlemek ister gibi izlemişti sevdiği kadını, Zehra'nın içinde ikisine ait bir can taşıdığını bilmeden... Ve sınanacaklarını bilmeden... Usul usul saçlarının uçlarını sevdi, saçlarını çok severdi kadının... Her bir teline ayrı aşık, her bir teline ayrı vurgundu zira. Hafifçe eğilip kokusunu ciğerlerine doldurdu, o hep öpmeyi sevdiği öpücüklere boğduğu boynuna öpücükler bırakmayı istese de Zehra'yı uyandırmak istemediği için şimdilik vazgeçmişti bu isteğinden ama sarılma isteğine karşı koyamamış ve kollarını Zehra'nın beline dolayıp kendine çekmişti. Aralarındaki her şey bu kadar güzel, sakin ve huzurlu bir şekilde ilerlerken bu kabuslarda nerden çıkmıştı ki şimdi? İçini huzursuz etmişti, Zehra'nın keskin öfkeli ve kırgın bakışlarla ona baktığı anlar... Aralarındaki ilişki aşka evrilmeden önce kavga ettiklerindeki bakışlar gibi görünse de daha farklıydı, istemsizce takılmıştı bile.

Serdar "Offf!! Nerden çıktı şimdi bu kabuslar, düşünceler? Unut gitsin Serdar... Zehra yanında işte" diye kendi kendine mırıldanırken alnını alnına yaslamıştı.

Zehra "Serdar" diye uykulu bir mırıltı duyarken gözleri genç kadının uykudan açılan gözlerini bulmuştu.

"Canım, uyandırdım dimi? Affedersin"

Zehra "Sorun değil" dedi ve ekledi. "Uyumamışsın, sen iyi misin? Bir şey mi oldu?"

Serdar olumsuz manada kafasını sallarken hafifçe gülümsedi. "Uyandım ve bir daha uyuyamadım"

Zehra merakla "Niye uyuyamadın ki? Hasta falan mı oluyorsun yoksa sevgilim?" diye sorarken elini alnına götürmüş ve ateşinin olup olmadığını kontrol etmişti.

"Endişelenme canım iyiyim ben, öyle uyuyamadım sadece... Hadi sen uykunu açma da yat uyu... Ben bir duş alıp geleyim iyi gelir belki, gelirim birazdan" dediğinde Zehra belli belirsiz başını sallamıştı. Serdar odanın içindeki banyoyu kullandığına dair su sesleri gelmeye başladığında Zehra yattığı yerde birkaç kez dönse de onun uykusu da kaçıp gitmişti. Yattığı yerde doğrulup sırtını yatağın başlığına yaslayıp komodinin üzerindeki telefonuna uzanıp ekranını açıp saate baktığında saatin üç buçuğa yaklaştığını görmüştü. Uykusu bölünmüş olsa uykusuz hissetmiyordu ve yeniden uyuyabileceğini de sanmıyordu. Aklına gelen şeyle yüzüne muzip bir gülümseme yayılırken üzerindeki yatak örtüsünü kenara atıp yataktan kalkmış ve banyonun yolunu tutmuştu. Banyoya girdiğinde Serdar sırtını kapıya dönmüş akıp giden suyun altında öylece duruyordu. Bir yandan genç adamı izlerken diğer yandan da üzerindekileri çıkartıp duşakabine doğru ilerlemişti. Duşakabinin aralık kapısından içeri girmişti.

Zehra "Sanırım benimde uykum kaçtı sevgilim... Bende sana geldim" diye mırıldanırken kollarını sırtına sarmıştı.

"Sen hep böyle bana gel olur mu? Beni hiç ama hiç bırakma"

Zehra gülümseyerek "Tüm ömrüm boyunca hep sana olacak tüm adımlarım... Tıpkı senin bana olan adımların gibi" diye karşılık verirken genç adam ona dönmüş ve kollarını ona sarmıştı. Zehra genç adamın sol göğsünün üzerine bir öpücük bırakıp bakışlarını kaldırıp Serdar'ın mavileriyle buluşturmuştu.

Günler Sonra

Zehra ve Serdar sınır ötesine operasyona gitme ihtimalleri olsa da sabah erkenden kahvaltı için çağıran Esma Anne'yi kıramamışlar ve kahvaltı için ona gelmişlerdi. Sakince kahvaltılarını yapıp bir yandan da çaylarını içiyorlardı.

"Valla börek şahane olmuş Esma Anne ellerine sağlık"

"Afiyet olsun oğlum, saklama kabına koyarım eve de götürürsünüz"

"Buradan karargâha geçeceğiz annem, sonra yine yaparsın sen nasılsa"

Ayaz "Operasyon mu var?"

Zehra onaylayıcı bir şekilde kafasını sallarken tabağının kenarındaki turşu dilimlerinden birini daha alıp yemeye başlamıştı.

"Zehra'm sabah sabah bu kadar turşu yemeseydin mideni yakacak sonra"

Zehra hemen itiraz ederek karşılık vermişti. "Olmaz bir şey ya, hem ne yapayım çıtır çıtır çok güzel olmuş"

"Çocukluğundan beri en sevmediğin şey turşudur halbuki kızım ama turşu iyidir sağlıklıdır da çok yeme yine de sen, tuzlu sonuçta tansiyonun falan çıkar Allah korusun"

"O kadar tuzlu değil annem merak etme, hem bu son valla zaten biraz daha yersem çatlayacağım çok yedim"

"Bence iştahının açılmasında hiçbir mahsuru yok ama turşuyu çok yeme yine de sevgilim, dokunmasın"

"Ben bir çay daha alacağım ister misin sende canım?"

Serdar gülümseyerek "Senin elinden zehir olsa şifa diye içerim güzelim ben bilmiyorsun sanki" diye karşılık verirken Zehra kendi bardağını da genç adamın bardağını da alarak oturduğu yerden kalkıp mutfağa geçmişti. Az sonra elinde iki çayla birlikte geri geldiğinde eski yerine oturmuştu.

"Sağ ol canım"

"Afiyet olsun"

Bir süre sessizce kahvaltılarını yaptıktan sonra hep birlikte sofrayı kaldırmış, ardından da evden ayrılıp karargâha doğru yola çıkmışlardı.

SON DANS; RESTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin