@pile16 @dystinabell @ece373738 @selfinaz52 @HilalYucel7 @Daryoosh @KrishnaMukherjeeSurb @snglss @TeffyLeal @almalta @Leth_28 @Rose_Rain26🌸🌸🌸
"Şu bebekten bir an önce kurtul" dedi son derece acımasız bir sesle. Gözlerini kaplayan elaları alev bürümüştü. Arabanın ön koltuğunda turuncu bir çantaya yerleştirilmiş bir kız bebek vardı.
"Yeni mi doğdu bu bebek?"
"İki saat oldu işte ne bileyim ben... Al götür... Bırak bir yere ölsün ya da arabayla uçurumdan at bir şey yap işte... Kaybet şu bebeği" dedi adeta ateş püskürerek.
"Emin..."
"Sorgulama da dediğimi yap hadi, çabuk"
Bir karanlık sizi yutsa ne yapardınız? O ne yapabilirdi ki küçücük bedeniyle... Minicikti daha... Annesinin kokusunu bile duymadan koparmışlardı minicik bedenini. Ama en azından şimdilik öylesine her şeyden habersizdi ki... Bilse kaldırabilir miydi minik kalbi? Gökyüzü birden delinmiş gibi yağmaya başlamıştı. Sanki bir şeylerin günahının bedelini yağmur damlaları yıkayabilirmiş gibi... Belki de bu bebek için ağlıyordu gökyüzü... Onu bırakanlar korksun diye... Bir ismi bile yoktu ki; bebek... Sadece minik bir bebek...
Korkmadı...
Bıraktı...
Ardına bile bakmadı...
Kendisine denileni yaptı...
Zehra yere düştüğünde onu kaldıracak bir tek Esma Hanım vardı. Buruk bırakılan çocukluğuna rağmen yine de öyle neşeliydi ki... Bazen de o kadar mahzun... Bazı günler saatlerce beklemişti onu almaya gelecek annesiyle babasını... Çok sonra fark etmişti... Yurt görevlisinin yüzüne bağırarak söylediği yalnızlığını o zaten biliyordu da keşke o öyle söylemeseydi...
"Senin ailen yok kızım... Anla artık cami avlusuna bırakmışlar seni, göbek bağını bile kesmemişler... Çöp atar gibi"
Zehra son defa o gün ağlamıştı terk edilmişliğine... Hem de sabaha kadar... Daha yedi yaşındaydı ve insanları anlamakta bazen gerçekten zorlanıyordu.
"Zehra kızım aç kapıyı hadi... Bak sana portakallı kek yaptım, yanında süt de var"
"Açlıktan öleceğim ben... Git Esma Anne... Kimse beni istemiyor sende git..."
O gece sabah kadar ağlamış en sonunda ağlamaktan ve açlıktan yorgun düşen küçük bedeni merdivenlerden yuvarlanmıştı. Arkadaşları koşarak okuluna giden servislere binerken o ambulansla hastaneye doğru yola çıkmıştı. Kaşında açılan yara ve dizlerindeki sıyrıklarla akşamüzeri geri dönmüştü hastaneden. O günden sonra yemin etmişti küçücük kalbiyle.
"Allah'ım ne olur annem babam artık gelmesin olmaz mı? Ben onlara küstüm" dediğinde aslında içini ezen acı duygunun öfke olduğundan bir haberdi.
"Anne... Oyuncak arabamı verir misin bana? Bahçede oynayacağım" diye seslendi Serdar neşeyle. Çok geçmeden annesi kucağında Özge'yle pencerede görünmüştü. Sallanan sepetten aldığı oyuncak arabasıyla bahçede koşturmaya başlamıştı.
"Oğlum koşma... Serdar kime diyorum acaba? Düşeceksin..." diye seslense de oğlunun keyfi gayet yerindeydi, bahçenin bir ucundan bir ucuna koşturuyordu.
"Düşmem anne... Tamam" dedi gülerek. Ve bahçe kapısından koşarak çıktı.
Biri ağlarken diğeri gülmüştü ama ne ağlayanın suçu vardı ne de gülenin. İkisi de çocuktu... Birbirinden habersiz aynı şehirde büyümeye çalışan iki küçük çocuk...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON DANS; REST
FanfictionKalbimin sevdası sadece vatandı senden önce. Şimdi hem vatan var kalbimde hem de sen. Kurallar... Dostluklar...Düşmanlıklar... Ve hepsinin arasında filizlenen bu aşk... "Ben sana aşık oldum Zehra" "Kaybettim... Hayatımda ilk defa değil belki ama ca...