🍃45.Bölüm🍃

267 29 238
                                    

@pile16 @dystinabell @reem133x @ece373738 @Leth_28 @M_merve14 @selfinaz52 @Daryoosh @KrishnaMukherjeeSurb @snglss @TeffyLeal @almalta @Leth_28 @Rose_Rain26  begum_bulut35❤️❤️

"Kabukları hiç kapanmamış bir yarayı açanlar mı daha iyi tanırdı yoksa yarayı içinde taşıyanlar mı?"

Serdar toplantı odasında koltuklardan birinde oturmuş elinde telefonuyla internette geziniyordu. Zehra'nın doğum gününe bir haftadan az bir zaman dilimi kalmıştı. Aklında kurduğu planları gerçekleştirmek için hazırlık yapıyordu.

"Şşt" diye seslendi Zehra tebessümle. "Ben sevgilimi arıyordum ama bulamadım gördünüz mü acaba?"

"Görmedim ama dilerseniz seve seve yardımcı olabilirim" diye karşılık verip oyunu sürdürmüştü. "Nasıl biriydi sevgiliniz? Bir tarif etseniz" diye de ekledi.

Zehra ellerini pantolonunun arka ceplerine yerleştirirken gülerek mırıldandı. "Demek tarif etmem gerek"

"Yani tanımam için iyi olurdu"

"O zaman şöyle söyleyebilirim; en belirgin özelliği bana bakarken gözlerinin laciverte dönmesi olabilir"

"Arkadaşınız mavi gözlü sanırım"

"Hıhı ayrıca en iyi arkadaşım olduğu da doğru tahmin"

"Hmmm başka neler söyleyebilirsiniz? Tanımama az kalmış gibi hissediyorum"

"O zaman şöyle devam edeyim" diye mırıldanırken koltuğa yaklaşıp genç adamın yanına oturmuştu.

"Bir kere sakalları ona çok yakışıyor ve her halini seviyorum ama bu halini daha çok, sonra bir mavileri var sanki gökyüzü avuçlarımda bana göz kırpıyor" diye mırıldanırken aralarındaki mesafeyi epeyce azaltmıştı Zehra. Hafifçe eğilip mırıldandı.

"En çok da beni öpmesini seviyorum, tenime dokunan dudaklarını"

"Bilerek mi yapıyorsun acaba? Karargahtayız, toplantı odasındayız diye sakin kalabilirim diye düşünüyorsun?"

"Bilmem" diye mırıldandı muzip bir gülüşle. "Aslında hiç öyle bir niyetim yoktu" diye ekledi dilini dudağında gezdirip dudağını dişlerken usulca aralarındaki mesafeyi arttırmak amacıyla geri çekilmiş koltuğun diğer ucunda geri yaslanmıştı.

"Zehra"

"Hı"

"Niye en uzağıma oturduğunu sorabiliyor muyum?"

"Karargahın toplantı odasındayız Serdar, nereye otursaydım? İyi işte burası iki normal arkadaş gibi"

"Biz arkadaş olmak için fazla ateşliyiz ki biz fazlasıyla sevgiliyiz güzelim"

"Öyleyiz aksini iddia etmedim ki, ama en iyi arkadaşım olduğun yalan değil"

"Ben senin bütün vasıflarına talibim çünkü, arkadaşın... sevgilin... ailen"

"Doğru" dedi gülümseyerek ama gülümsemesi solmaya başlamış, buruk bir tebessüme dönmüştü ki Serdar bunun olmasına izin vermeden gülerek mırıldandı.

"O zaman hem sevgilin hem de en iyi arkadaşınla bir maç yapmaya ne dersin?"

"Sevdim bunu" dedi ve ekledi. "Ama şöyle yapalım yani istersen"

"Sen ne istersen ben onu isterim, benim güzelim ne istiyormuş peki?"

"Esma Anne'lere gidecektim bu akşam, orada bizim sahamız var Ayaz'la oynuyoruz arada"

"Birlikte maç diyorsunuz yani Zehra Hanım? Olur bana uyar hatta ekibi de çağıralım"

"O zaman konuşmayı da orada yaparız olmaz mı?"

"Olur tabi hem herkes öğrenmiş olur"

"Ama istersen Özge'ye önceden söyleyelim, yani sonuçta kardeşin ilk o duymak ister bence"

"O zaman birine daha ihtiyacımız var "

İkisi de aynı anda gülerek mırıldandı. "Merve"

"Haklısın, o zaman söyleyelim"

"Söyleyelim de benim çilem de bitsin artık ya" dedi gülerek.

"Ne çilesiymiş bu?"

"Sevgilime istediğim zaman sarılıp öpmeme engel olan bir çile"

"O çile karargahta devam edecek ama biliyorsun ki"

Serdar gülerek "Biliyorum güzelim biliyorum ne yapalım o kadarına senin hatrına katlanabilirim" diye mırıldandı göz kırparken.

Özge tebessümle "Abi bende seni arıyordum" diye mırıldanırken toplantı odasının kapısından içeri girmişti.

"Ne oldu güzelim, bir sorun mu var?"

"Babam gelmiş çardakta seni bekliyor"

Aslında iki tarafında bilmediği bir şey olmuş ve müzik susmuştu... Ya da daha yeni başlıyordu... Zehra sevdiği adamın çocukluğunun katiline sarıldığını bilmeden izliyordu pencereden tüm olanları... Serdar'ın babasıyla sarılışını... Bu hikayenin katili maktulü ilk defa bir araya gelmiyordu. Katil bilebilir miydi katili olduğu miniğin yıllar sonra oğlunun hayatının aşkı olacağını? Kaderin onları birbirine kördüğüm bir halde bağladığını ve bir avuç kötülüğün açtığı yaralara oğlu Serdar'ın şifa olduğunu nerden bilecekti ki? Şimdi bile bilemezdi, bu hikayenin en başından tekrar yazılacağını... Mesele kimin ne tarafta duracağı değil kimin daha da fazla kaybedeceğiydi.

Notasına her dokunduğu keman teli ona kızına hiçbir zaman söyleyemediği ninnilerin ağıdını yakıyor gibiydi. Yirmi sekiz yıllık bir acı göğsünün tam ortasında bir karadelikti. Canını hep yakacak bir acıya mahkum edilmişti hem de babası tarafından. Bir kızı olacağını duyduğunda adını kalbine yazmıştı sanki. Güneş... Tıpkı sevdiği adamın aşkı gibi ruhunu ve dünyasını sıcacık yapacak minik bir bebek... Kızı... Canı... Kanı... Her şeyi... Bir kere bile görememişti kızını, bir kere bile... Eğer gerçekten kaçabilseydi ellerinden, o gece o ormanda sancısı tutmasaydı... Hep bir şart kipi ama hepsi yaşanmıştı ve kızını sonsuza kadar kaybetmişti. Elif Korer olmanın bedelini kızının canıyla ödemişti.

Bir insan iki bedeli aynı anda ödeyebilir miydi? Ödeyebilirmiş, hayattan önce insanlar ödetmişti bedelini... Sevdiği kadını ayrı evladını ayrı kaybetmişti Faruk... Kime ne bedel ödetmeliydi, ödetmişti? En büyük bedeli sevdiği kadına ödetmişti, yanında olmayarak yapmıştı bunu... Eğer bir kızı olacağını öğrendiğinde geç kalmasaydı... Hep keşkeye çıkan cümlelere hapsolmuştu, hapsetmişlerdi onları... 

SON DANS; RESTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin