2.Tuvale Sıçrayan Ruh

1.5K 166 330
                                    

Beğendiğiniz satırlara benim için siyah kalp emojisi bırakır mısınız 🥺

Keyifli okumalar 🖤

Keyifli okumalar 🖤

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🎨🩹

Alabora olmak üzere olan bir geminin güvertesinde kollarımı iki yana açmış, dengemi korumaya çabalıyordum; fakat gemiyi batırmaya çalışanlar, benim hislerim olduğu için çabalarım sonuçsuz kalıyordu. Ayaklarımın yere sağlam basması, his denizimin beni yutmasına engel olamıyordu.

Ve içimi çalkalayan hisler, bir çiviyle kalbimin tam ortasına çakılırken çekicin ucunu, Levent tutuyordu.

"Abi, geliyor musunuz?"

Konuşan ve sözlerine onay bekleyen ifadesiyle kapıda duran adamı tanıyordum; adı, Kılıç'tı. Gerçek adının bu olmadığına emindim ama beni ilgilendirmediği için de hiçbir zaman sorma zahmetine girmemiştim. Zaten o, bu, şu... Kim olduklarıyla ilgilenmezdim.

Birkaç kişi daha içeriye girdi. Aldığım nefesler, ciğerlerim ve boğazım arasında asılı kalmış dururken tablonun odadan çıkarılışını seyrediyordum. Levent'in koluma ettiği temasla sarsılıp geriye çekildiğimde topuğum, beton zemine sürtüp garip bir ses çıkartmıştı ve çıkan rahatsız edici sesten, vücudum karıncalanmıştı.

"Sorun ne, Füruzan?"

Biraz önce yerinden alınan, alınırken kalbimin bir parçasını da götürdükleri tablonun, ardında kalan boş koltuktan gözlerimi çekip Levent'e baktım ve sorusuna alayla güldüm.

Sorun; sensin, mecburiyetlerim, korkularım, kaçtıklarım, acizliğim, nefretim diye bağırmak isterken bunu yapamadım ve "Sorun yok," dedim nefret dolu sesimle. Fakat sesimin tınısı, onun umurunda olmamıştı; ne de olsa ben, nefret dolu bir kadındım ve bunu sesime yansıtmamın, kimseye bir zararı olmazdı.

"O zaman maskeni tak, gidiyoruz," diyerek ceketinin orta düğmesini ilikledi ve odasının bir duvarını kaplayacak kadar geniş olan, altın sarısı barok işlemeli aynanın karşısına geçti.

Parmakları, tarak görevi görüp saçlarının arasında gezinirken dudaklarından dökülen ıslık, şeytanı davet ediyordu.

Hazırlanmasını bitirip karşımda durduğunda elleri saçlarımı buldu, kısa siyah saçlarımı düzeltmek için dokunduğunda parmakları, saçlarımda dolaşan bir yılanı anımsattı bana.

Bunu yaparken hâlâ ıslık çalıyordu ve yılanın zehrine erişmiş duygularım, kendini belli ederken; kalbimde hissettiğim hareketlilik, ıslık sesiyle davete icabet eden şeytanın varlığındandı.

Gecenin DördüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin