3.Yaşanamayan Zamanlar, Yaşanan Acılar

1.3K 149 243
                                    

Keyifli okumalar 🖤

Keyifli okumalar 🖤

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🎨🩹

Göğsümün altında yeşertmeye çalıştığım çiçeklerim vardı; fazla su verdiğim için ölmüşlerdi. Belki de doğrunun nasıl yapılacağını unutmamdan sebep, hiçbir zaman düzgün tutamazdım hayatımı, solardı benim çiçeklerim.

'En mutlu olduğun ân hangisi?' diye soranlara, verecek cevabım bile yoktu. Ama diğer insanların öyle anları vardı. Ne acı; benim yoktu. Yıkılmaya mahkum edilmiş bir eğriden ibarettim ve her rüzgarda daha çok sarsılıp yere eğiliyordum.

Serginin yapıldığı gece; köprüye uğramamış, direkt eve dönmüştüm. Ama Levent'in korkularının fitilini tutuşturup onu arkamda öylece bıraktığıma ve iki gündür telefonlarına cevap vermediğim için de, korkularının küllerinin soğumadan beklediğine emindim.

Elimde tuttuğum çaydanlığı, L şeklindeki büyük salonun bir ucuna yerleştirilmiş yemek masasının üzerine bıraktığımda masadaki lekelere gözüm takıldı. Sıcak çay bardaklarının ahşap yüzeyde bıraktığı beyaz yuvarlak izler, yaşanmışlıkların mı kanıtıydı, yoksa artık eskimiş olmasınından mıydı?

Bilemiyordum.

Tüm ısrarlarıma rağmen, hatırası olduğu gerçeğini öne sürüp evdeki tek bir eşyanın bile kımıldamasına izin vermiyordu anneannem. O eşyalar; bizimle yaşıyor, bizimle yaşlanıyor, hislerimiz gibi çatlıyor, derin izler kalıyor ve hiç kapanmayacak zedeleri, bize anı diye sunuyordu.

Her bir eşya, yalnızlığımızın içinde korkutucu gölgeler gibi görünüyordu geceleri; sekiz kişiyi ağırlayabilecek yemek masasının ucuna yerleştirilmiş iki tabak, hem yiten hem ölüp gidenler için ayırdığımız boş sandalyeler, açılmayı unutmuş sadece anteni sağlam kalmış radyo, acıyı göğsümüze işleyen tablolar, tozu düzenli alınmazsa bizi boğacak olan yapma çiçekler...

Ve daha niceleri.

Hepsi birer anı, hepsi birer acı, hepsi birer yangındı yüreğimde.

Bazen şu koca evin içinde anneannemle tek başımıza olmadığımızı ve çürük anılarımızın da bizimle beraber nefes aldığını düşünürdüm. Belki de bunun için eşyaların hepsinden kurtulmak, yenileriyle değiştirmek istiyordum. Böyle yaparsam, anılar yok olurdu sanki.

Dalgınlığımdan, "Sabah sabah bir sürü şey hazırlamış, şuna bak," diyerek gülen anneannemin sesiyle sıyrıldığımda başımı omzuma yerleştirip gülümsedim.

Tek tük kalan kirpikleri arasında güzel gözleri parlıyordu; belki mutluluktan, belki acısını saklayan yaşlardan. Başına geçirdiği bone ve üstüne giyindiği uzun kimono, güzel gözlerinin bala kaçan rengini ortaya daha çok çıkartmıştı. Ve bugün her zaman taktığını takmamıştı, nedenini merak etmiştim içten içe. Gözüm öyle aşina olmuştu ki aynı boneye, şimdi yadırgamıştım.

Gecenin DördüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin