31.Kurtuluşa Beş Kala

320 37 30
                                    

Keyifli Okumalar🖤🎨🩹

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Keyifli Okumalar🖤
🎨🩹

Birisi hayatınızın tam orta yerine yerleştiğinde onun artık misafir olmadığını kapının eşiğinde valizi durmadığında kabullenirdiniz. O eşyaların hepsi, evinizin dört bir yanında olurdu.

Ecevit Tanşafak, bana bir ev bahşettiğinde valizim hep kapının önünde duruyordu. Gitmek istiyordum, kalıcı değilim diye bağırıyordum ancak benim aksime eşyalarımı yerleştiren Ecevit olmuştu ve artık istesem de o evden çıkamıyordum.

Onun kalbi, benim evimdi...

Hala çatık olan kaşlarımla yüzüne baktığımda, o da bana baktı ve göz kırpıp polise döndü.

"Siz?" diye sordu alaycı bir tavırla Seçkin.

"Ecevit Tanşafak," dedi tok sesiyle. "Füruzan Uluöz'ün avukatıyım."

Buraya nasıl geldiği, haberi nasıl aldığı konusunda sormak istediğim binlerce soru varken bunlardan ilki, Levent'in gerçekten benim aleyhime ifade verip vermemiş oluşuydu. Fakat polislerin önünde bunu yapamazdım.

Kafamdaki sorular çoğalırken, "Müvekkilimle yalnız görüşmek istiyorum," dedi ve odanın köşesini parmağıyla işaret etti. "Kameraların olmadığı bir yerde!"

"Burada öyle bir yer yok!"

Ecevit'in dudakları alay ve öfkeyle kıvrılırken, "Olduğunu ikimiz de biliyoruz," dedi. "Daha biraz önce o odadan çıktım, İbrahim Komiser sizin kadar diretmedi."

Seçkin, Ecevit'e meydan okuyan bakışlarını savurduğunda Ecevit'in de ondan geri kalır yanı yoktu.

Ecevit'in neredeyse her halini görmüştüm; gergin, öfkeli, üzgün, mutlu... Ancak şimdi karşımda duran adam, bana bütün tanıdığım hallerini unutturacak kadar otoriter görünüyordu.

İlk tanıdığım andan beri üstüne oturtamadığım avukat kimliğiyle böylesine bir yerde tanışmak oldukça kötüydü...

Seçkin tam konuşacağı esnada içeri bir memur daha girdi ve kulağına eğilip bir şeyler fısıldadı. Söylediği her neyse Seçkin sıkkın bir nefes alıp kapının dibindeki memura başıyla çıkmasını işaret ettiğinde ayağa kalktı. "Uğur, sizi yukarı kata götürecek. Orada görüşün."

Bulunduğum duruma olan şaşkınlığım ve paniğim hala üstümdeyken, "Füruzan hadi," dedi Ecevit.

Boynuna sarılıp ağlama isteğimi bastırmak için çabalarken gözlerine baktım. Koyu harelerindeki yansımam, sanki derinliğe gömülmüştü, görünmüyordu.

Başımı sallayıp hareketlendiğimde önden ilerledim ve polisin, Uğur diye bahsettiği adamın yönlendirmesiyle yürümeye başladım.

Ecevit'in arkamdan geliyor oluşunu bilmek, biraz olsun içimi rahatlatır ve güvenimi yerine getirirken hala bir kabusun içindeymişim gibi hissediyordum.

Gecenin DördüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin