12.Dengesi Bozulan Kefeler

797 116 44
                                    

🎨🩹

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🎨🩹

Az önce yaşanan ten temasından mıydı, yoksa alışık olmadığım kadar merdiven inmemden miydi sebebi bilmiyordum ama nabzım, göğsünü yararcasına atmaya devam ediyordu.

Sanki kalbim bulunduğu yerden çıkıp avuçlarıma konacak da oradan kanatlanmayı bekleyecekti.

Ecevit, beni susturduğunda daha farklı bir cümle kurar diye düşünmüştüm; fakat o, hiçbir şey olmamış gibi yemeğe gitmeyi teklif etmişti.

Buna takılmalı mıydım? İşte bunu da bilmiyordum. Belki de anın getirdiği duygulara ve bedenimde hissettiğim adrenalinle onu öpmüştüm. Sonuçta damarlarımda gezinen hisle, ne yaptığımı bilemeyecek haldeydim. Kendimi buna adapte edip ikna etmeye çabalarken kendi sesimi duyuyordum.

Onu öpmüştüm!

Duyduğum iç sesim unutmam mümkün olmayan olayı bana hatırlatırken zihnimin içindeki yankılar, bunun çok korkunç olduğunu bağırıyordu. Ama bir yanım da bastırmanın mümkün olmadığı bir hissi içime yayıyordu.

Sanırım bu duygunun adı heyecandı ve vücudumda garip tepkileri vardı; bacaklarım saatlerce koşmuşum gibi titriyor, zihnimdeki düşüncelerin yazılı olduğu kağıtlar uçuşuyor, içimi kemiren güveler aslında kelebek olduklarını anlayıp kanatlarını çırpıyordu.

Kendi içimdeki duygularıma gardım düşmüşken arabanın içine görünmez bir perde gibi çekilen sessizlik, duyulan motor sesiyle biraz olsun hafifliyor ve içeriyi daha çekilir bir hale sokuyordu.

Hastaneden çıkmadan önce ona gideceğimiz adresi söylemiştim ve arabaya bindiğimizden beri suskunduk.

Kesilen göz temasımız, suskunluğun topraklarına kazılan mezara gömülen kelimelerimiz, pişmanlığın ayak seslerini duymamı sağlıyordu sanki. Ona bakmak, gözlerimle kalbine bir oyuk açıp kuytulara saklanmak istiyordum.

Yapmadım.

Arabayı park ettikten sonra valeye teslim edip yürümeye başladığımızda hâlâ sessizdik. Sanki susmak, duyguları bastıran en iyi eylem değilmiş gibi konuşmak istiyor oluşuma bir anlam veremesem de dudaklarımı aralamadım. İnsani eylemlerimin hepsi onu öptüğüm anda kalmış, yapmak istediklerimin hiçbirini yapamayacak bir hale bürünmüştüm.

Sürüklediğimiz adımlarımızla Eminönü'nde, geleneksel motiflerin kazındığı ve balık kokularının birbirine karıştığı teknelere doğru yürüyorduk. Etrafın kalabalığı İstanbul'un kozmopolitliğini gözler önüne sererken geleneksel dinamik dokunun hiç bitmediğini gösteriyordu.

Gecenin DördüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin