1.Anı Tozu Sinmiş Fırçalar

2.9K 198 503
                                    


Herkese merhaba!

Yeni bir kurgu ve yeni bir birliktelikle geldim. Umarım beğenirsiniz ve kalemimden akanlar yüreğinizde bir yere yerleşebilir.

Beğendiğiniz satırlara benim için siyah kalp emojisi bırakır mısınız? 🥺

Başlama tarihinizi de buraya lütfen ✍️

Keyifli okumalar 🖤

Keyifli okumalar 🖤

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🎨🩹

Kendini saklamak için karanlığa meftun kız...

O kız, bendim işte; Füruzan.

Benliğimi sığdırıp kendimi tarif edeceğim tek cümle bu olurdu. Adımın anlamı olan parlaklığı yaymaktan suçluluk duyacak kadar kaçıp, karanlığın gölgelerine sığınmayı tercih ederdim.

Füruzan.

Parlayan değil, olduğu yerin ışığını söndüren Füruzan ben.

Saat ise 04.03...

Gecenin Dördü yani. Sabahın, gayri resmi başlangıcıydı bu saat. İnsanlar bu saate, sabahın dördü demeyi tercih etse de vardı benim de bir sebebim gece demem için.

Göğün yere indiği, her yerin aynı renge bürünüp mecburi teslimiyetin hakim olduğu gecede, yıldızlar göğsüme dökülüyordu. An be an üzerime yağan yıldızlar, sivri uçlarını kalbime denk gelecek şekilde batırıyordu.

Yine bir yaram kanıyor, yine bir kesiğe tutmayacağını bile bile yara bandı yapıştırıyordum.

Gökyüzünü küçücük görebildiğim balkonumda, elimde kahvem, üstümde siyah triko hırkam, daktiloya takılacak beyaz bir sayfa kadar boş gözlerle etrafı izliyordum. Elimi uzatsam tutacak kadar yakın mesafede olan binanın arasından görebildiğimi izliyordum aslında. Dış cephesi artık beni yenileyin diye bağıran sıvaları dökük bina olmasaydı, belki güzel bir manzara izliyor olurdum şu an.

Ya da olmazdım; bilmiyorum.

Küçük boşluktan gördüğüm kadarıyla Güneş, meziyetini sunar gibi gerinirken; gece, onun koynundan ayrılıyordu yavaş yavaş. Çarşaf gibi çekilen karanlık yerini renklere bırakıyordu ve eski yer mozaikleriyle kaplı balkonun demirleri, her defasında siyah parlak boya sürmeme rağmen kendini belli eden pas lekelerini de gözüme sokuyordu bir yandan.

"Şu bina olmasaydı, daha rahat görürdüm," diye homurdandım kahvemi yudumlamadan önce. Sanki güneşin doğuşunu daha rahat görsem, şafak ciğerimi sökmeyecekti giderken ya da mutlu olacaktım.

Ne saçma!

Hayatın bana nankör davranışlarını unutup, içinden küçük mutluluklar seçmeyi bırakalı çok olmuştu. Hatta öyle çok olmuştu ki; ilk kez kumral saçlarıma gece siyahı boyayı da o gün vurmuştum.

Gecenin DördüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin