𖥸'1

3K 101 19
                                    


Giriş

Jasmin

"Yaratılış'ta daha ilk bölümlerde Âdem ve Havva, yasak ağacın meyvesinden yer, Tanrı'ya karşı günah işler ve Tanrı'nın yüceliğinden yoksun kalır; Tanrı ile insan arasındaki ilişki bozulur. Bu hem ruhsal hem de fiziksel bir travmadır." Papa ellerini yüce azizenin heykeline doğru kaldırmış konuşmaya devam ediyordu.

Kafamı öne eğmiş üzerimdeki beyaz elbisenin üstünde beyaz saçımın serpilişini izliyordum. Uzun, beyaz saçlarım... bana annemi, yani hayatımın en güzel dönemini hatırlatıyordu. Aynı zamanda gerdanlığımdaki annemden yadigâr kolyem de benim için çok değerliydi. Veliaht prensle gelecekte olacak evliliğimiz için gerçekleştirilen vaftiz törenimdi. Ellerimi yumruk haline getirdim. Sanki çok istiyordum o hıyarla evlenmeyi? Gözlerimi yavaşça kapatıp derin nefes aldım. Şu an böyle düşünmem sadece kendimi sinirlendirmeye yetecekti, kimsenin umursamayacağına emindim.

"Bu sadece Tanrı'yla olan ilişkimizi değil, tüm yaşamımızı etkiler; hatta doğayı bile etkiler. Çünkü Tanrı olmadan yaşam olmaz." Papa gözlerini kapatmıştı. Işıklarla sarılan büyük salonun içinde birçok rahip ve rahibe vardı. Işık krallığında olduğumuz için bu şaşaa ve parıltı normal karşılanıyordu. Işık... altı elementten birisiydi. Diğer dört elemente mensup olanlara bükücüler, ışık ve karanlık elementlerine hükmedenlere ise büyücüler deniyordu. Aslında bu sadece ırkçı bir yaklaşımdı. Dört element iyileştirmeye aynı zamanda ise yıkıma yardım ediyordu. Işık ve karanlık elementlerinin ise yalnız bir özelliği vardı: ya musibet ya da nimet. Işık kozmos, karanlık ise kaostu. Bir gerçek de vardı ki kozmosun başlangıç noktası kaostu.

Papanın konuşması bittikten sonra onlara yaklaşıp hepsinin onayını almalıydım. "Çünkü Tanrı kutsaldır ve günahın olduğu yerde Tanrı olmaz. Yaratılışıyla birlikte olan, yaratan Tanrı, yarattıklarından ayrıldı." Hadi ama... Bu adam, daha doğrusu papa, daha doğrusu Dorian isimli adam Adem'in günahlarını anlatıp bitirmemiş miydi? Yeniden buna geri mi döndük? Kafamı sağa sola salladım, ne sinir bozucu ama!

Dorian bana doğru döndü. Altın sarısı saçı ve ona zıt karanlığı anımsatan koyu mavi gözleri vardı. Başımı aşağı eğmiş vaziyetteydim. "Ama Tanrı'nın bir planı vardı. Tanrı her şekilde, her zaman egemendir. Kâinatta yüzlerce paralel evrenden birisinde yaşıyoruz. Hepimiz Âdem ve Havva'dan doğmuş, fakat farklı günahlar işleyip ayrı yönlerde gelişmiştik. Tanrı bu büyük kozmik ayrılığı tamir etmek istiyordu. Bu vaftiz töreninin maksadı da buydu. Kutsal lütfunun gücü bizim günahlarımızı ve suçlarımızı temizleyecekti."

Şimdi benim harekete geçip bunlar gibi saçmalama zamanımdı. Gözlerimi babama diktim. Uzun boylu ve heybetli adam, gözleri dolmuş, duygusal bir suratla bana bakıyordu. Yüzümü buruşturmamak için dişlerimi sıktım. Bu kadar abartacak ne oluyordu ki? Kendine gel adamım, sen düksün! Her neyse... Göz devirdim, o kadar da umurumda değil, ne yaparsan yap.

Dorian'ın eşliğinde rahiplere doğru yürümeye koyuldum. Yanlarına vardığımda hepsinin duasını alarak yürümeye devam ediyordum. Yanaklarımı sıkıntıdan şişirmemek için kendimi zar zor tutuyordum. Sonunda sadece iki rahip kalmıştı. Tabii, sonuncuya ulaşmaya azıcık zaman kalmışken önümdeki rahip gerdanlığıma hücum ederken yanlışlıkla beni itmeseydi daha kolay olurdu. Neredeyse düşecekken Dorian kolumu kavramıştı. Düşme tehlikem bittiğinde öfkeli gözlerle Dorian'e baktım. Gözlerini bana dikkatle dikmiş sanki aklımı okumaya çalışıyordu. Onu ittirip beyaz elbisemi ve saçlarımı düzelttim. Kaşlarımı çatılı halde gözlerimi adama diktim.

"Özür dilerim, leydim," dedi papa Dorian önümde baş eğerek. Beyaz kıyafetiyle o tam anlamıyla bir azizi anımsatıyordu. Tabii insanların dış görünüşü ile içi farklı olabilirdi. "Umarım bir yerleriniz incinmemiştir." Tam dudaklarımı aralayacakken kolumda hissettiğim yeni baskı dikkat odağımı değişti. Kafamı sola çevirdiğimde omuzlarına inen beyaz saçlarını arkadan toplamış babamla karşılaşmıştım. Gözleri ağlamaktan kızarmıştı.

Büyülenmiş ZamanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin