Öğrendim ki... ben şu an yirmi üç yaşındayım. Geleceğe gelmiştim ve bu gelecekte ben, aslında var olduğum yaşımdaydım. Bu nasıl mümkün olabilir? Yirmi üç yaşımdaki hayatım James'le evli ve mutlu olmalıydı, lakin çocuklu değil. Şu an Samuel isminde, beş yaşında bir oğlum vardı...
Samuel'le yatağa beraber geçmiştik. Beni bırakmak istemediğini ısrarla dile getirdikten sonra beraber uyumaya karar verdim. O, tuhaf ve durmadan özür dileyen hizmetçi ise biz anne oğlu beraber bırakmıştı. Samuel kollarını belime dolamış ve bana sarılarak uyuyordu.
Kafamı aşağı eğip Samuel'in başına baktım. Yanağını gerdanıma bastırmıştı. Samuel içimde hem bana ait hem de yabancı duygusunu uyandırıyordu. Bana ait olduğunu biliyordum, çünkü oğlumdu. Diğer taraftan ise beş yaşındaki bir çocuğu hızla kucağıma verip, bu senin çocuğun, demişler gibi hissediyordum. Zaten olaylar bir nevin böyle gelişmişti.
Eğer yirmi üç yaşındaki hayatım şimdiki ise... Kafamı kaldırıp tavana baktım. O zaman eski yirmi üç yaşındaki hayatım nereye kayboldu? İblis yok olduğu için geçmiş de değişti. O zaman... James ve beni bekleyen gelecek aynı bu şekilde mi olmalıydı? Eski hayatımız sadece İblisin düzenlediği bir oyun muydu? Derin nefes alıp nefesimi yavaşça verdim.
Hizmetçiye Desmond isimli büyücünün bulunması için emir vermiştim. Desmond, geleceğe gelir gelmez, onunla iletişime geçmemi istemişti. Belki o bu olaylara daha mantıklı açıklamalar verebilirdi.
Samuel kıpırdandığında gözlerim yeniden bebeği buldu. Hafifçe gülümsedim. Şu tatlılığa bakar mısınız... Gökten indirmiş beni yaradan seni hamham yapabilmem için. Çok tatlısın!
***
Neden bu kadın bu sarayda? Her şeyi geçtim... neden sabahın köründe beni ziyarete geliyor?! "Prenses Sophia..." Hiç derdimiz yokmuş gibi, bir de bu salça çıktı ortaya. "...sizi burada görmek ne hoş." Polyana gibi başladığım yeni hayatım, kahpeler yüzünden mahvoluyor.
"Hastalandığınızı duydum," dedi garip bir endişe ile. Benim için endişelendiğini düşünmek şüphe ve kuşku duymak için çıldıran kısmımı harekete geçirmişti. En sinir olduğum konu ise geçmişimi hatırlayamamamdı. O yüzden insanlarla aramda ne tarz bir ilişki olduğunu da çıkaramıyordum. İşte tam bu yüzden sarayda dolaşmıyordum. Diğerleriyle karşılaştırsam nasıl bir tepki vermeliyim?
Eskiden Sophia ile düşmandık, çünkü o, James'in eski nişanlısıydı. Lakin şu an benim James'ten beş yaşında bir oğlum var. Ve Sophia'nın on sekiz yaşında olduğu düşünülürse... Seokjin doğduğunda bu kız, on üç yaşındaydı. Yani demem o ki... biz zaten James ile beraberdik.
Odamın geniş balkonu vardı. Balkonun kapısında ise rüzgârın ritmine uygun bir şekilde tüller dans ediyordu. Gerçi bugün rüzgar, aniden belirip, daha sonra uzun süre istirahata çekiliyordu. Öyle olmasaydı hasta halimle balkonda oturamazdım. Balkonun manzarası ise sarayın çiçek bahçesine bakıyordu. Balkondaki yuvarlak masanın etrafındaki toz pembesi koltuklara oturmuştuk. Masada ise çay saatine uygun tatlılar vardı. Samuel görgü kuralları dersine gitmişti. Onu şimdiden özlemeye başlamıştım... Bu nasıl böyle devam edecekti? Yanımdan ayrılmasın istiyordum!
"Size acil şifalar diliyorum. Duyduğum kadarıyla... prens Joseph ile tanışmışsınız?" Gözlerinde meraklı ışıltılar dolaştı. Sophia açık mavi elbise giyinmişti. Kafasında ise ona uygun büyük bir şapka vardı. Ben ise sarı renkte sade bir elbise giyinmiştim. Ne de olsa odamdaydım? Abartılı bir şeye gerek yoktu. "Onun mükemmel birisi olduğu söyleniyor?" Ah, doğru... Hizmetçinin dün anlattığına göre James'le sırf bu yüzdem kavga etmiştik. İki gün önceki baloda ben hıyarla dans ettiğimden James öfke nöbetine girmişti. Neden mi? Işık Krallığı ve Karanlık Krallığı şu an kanlı bir savaşın ortasında olduğu için! İşte eski hayatımdan farklı bir olay daha! Benim zamanımda bu kadar koyu bir savaş yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Büyülenmiş Zaman
FantasyJasmin, Işık Krallığının veliaht prensinin nişanlısı iken karşılaştığı sorunlardan yorulmuştur. Her şeye bir ara vermek adına katılmayı umduğu kampta ilgisini çeken büyülü eşya onu Karanlık Krallığının cariye gecesine götürür. Veliaht prensler, pren...