Hâlâ duyduklarını idrak etmeye çalışıyordu. Heyecanlı olduğunu görebiliyordum. Ayağa kalkıp yanıma geldi. Eğilip dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Sözlerim onun kavurucu öpücüğünün içinde boğulmadan önce sızladım. Ellerimi yanaklarına bastırıp kaşlarımı çattım. O ise ellerini kanepemin kol koyulan kısmına bastırmıştı.
Ayrıldığımızda ellerinden birisini yanağıma bastırdı. Gözlerinde duygu patlaması yaşanıyordu. Bana, sanki bu dünyadaki en mükemmel şeymişim gibi bakıyordu. "Ağlıyorsun." Baş parmağımla yanağımı okşadı. Bunun farkında bile değildim. Kafamı aşağı eğip ondan uzaklaşmaya çalıştım, ama izin vermedi. "Bu harika bir şey." Çenemden tutup yüzümü kaldırdığında kalp atışlarım daha da hızlanmıştı. "Bu dünyadaki en harika şey." Gözlerinin parladığını görebiliyordum. Mutluydu, özür dilerim, seni çok üzeceğim için binlerce kez özür dilerim. "Teşekkür ederim." Yaklaşıp yanağıma öpücük kondurduğunda gözlerimi kapattım. O sırada gözlerimden bir damla yaş inip bacaklarımın üzerinde birleştirdiğim elime düştü. "Evlenelim." Yeniden yüzüme baktı. "Evleneceğiz, değil mi?"
Bu konu açıldığında -ki zaten bu yüzden buradaydım- kendimi pek de iyi hissetmedim. Yorgundum ve yüzüm yanıyordu. Aslında bunu konuşmak için buluşmuştum, ama sohbetimizin ilk başlarında her şeyi elime yüzüme bulaştırdım. Gerçekten de... Kader, benim işe yaramaz olduğumu anlayıp işe kendisi el atmışa benziyor. "Bunu..." Gözlerimi aşağı indirip düşündüm. "Bunu dükle konuşmamız gerekiyor." En mantıklısı buydu. Babam, benim ve Jacob'un öfkesinden kaçıp tatile gitmişti. Gerçi bize işleri olduğunu, demişti, ama bunun doğru olmadığına emindik. Babam çoğu zaman böyle yapardı.
"Her şey çok güzel olacak." Gözlerimi kaldırıp gözlerine baktım. Çok mutlu ve huzurluydu. Hayır, hiçbir şey güzel olmayacak. "Seni sonsuza dek bu dünyadaki en mutlu kadın yapacağım."
Bunu neden yaptığımı anlamadım. Belki de o an gerçekten de güce ihtiyacım vardı. Bunu kabullenmekten bile korkuyordum. Kendimi aciz görmekten hep korkmuştum. Kollarımı James'in beline dolayıp kafamı göğsüne bastırdım. "Bizi asla bırakma."
Cevap çok çabuk gelmişti. "Hayır."
Gözlerimi kocaman açtım. Hâlâ ona sarılmaya devam ediyordum. James kollarını bana sardı. "Seni asla bırakmayacağım. Bebeğimiz büyüdüğünde kendi hayatı olacak sonuçta." Gözlerimi kapatıp kocaman gülümsemiştim. İyice göğsüne sokuldum. Ben ondan mı bahsediyorum, şapşik!
"Galiba kadınlarda, senin dediklerine itiraz edip, sonra yapmak yaygın. Ama böyle çok tatlı oluyor." Kollarını bana sarmışken güldüğünü duydum. Bugünlük sana cevap vermeyeceğim, çünkü çok huzurlu hissediyordum. Belki de bir daha asla hissedemeyeceğim kadar huzurlu. Ne zamandan beri onunla beraberken, aklımı kaybediyordum? Beni İblisin mührü yüzünden sevdiğini öğrenmiştim, lakin bunun bir önemi yoktu. Kendimi yalan sevgilere çok alıştırmıştım. Bu da sadece onlardan birisiydi. Beni mutlu ettiği müddetçe gerçek olup olmamasında bir sorun yoktu. Ne kadar acizim, değil mi?
***
Dük Karl aniden dükalığa geri dönmüştü. Malikaneye adım atar atmaz, beni çalışma odasına çağırmıştı. Bunun nedenini az çok anlamıştım. Halam da hâlâ malikanedeydi.
Dükün çalışma odasının kapısını çaldım. Kapı açıldığında önümde dük duruyordu. Benim için kendisi bizzat kapıyı açmıştı. Neler oluyordu böyle? Yüzümdeki şüphe dolu gözlerle odaya girdim. Gözlerimi babama dikmiştim. İçeri geçip, kahve kanepelere yaklaştığımda, o da yanıma geldi. Beraber oturduk. "Sizi dinliyordum, düküm?"
Derin nefes aldı. Yüzünde çoğu üst kademeden olan insanların yüzündeki gibi ifadesiz bir soğukluk vardı. Tatil iyi gelmiş olmalıydı, artık ağlamıyordu. "Duyduklarım doğru mu?" Boğazını temizledi. "Prensle olan nişanın bozulur bozulmaz," dedi kaşlarını kaldırarak imalı bir şekilde, "Karanlık Krallığının kralından evlilik teklifleri almışsın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Büyülenmiş Zaman
FantastikJasmin, Işık Krallığının veliaht prensinin nişanlısı iken karşılaştığı sorunlardan yorulmuştur. Her şeye bir ara vermek adına katılmayı umduğu kampta ilgisini çeken büyülü eşya onu Karanlık Krallığının cariye gecesine götürür. Veliaht prensler, pren...