𖥸'23

471 30 2
                                    

Prens Joseph, leydi Jasmin ile olan tatlı, ama damakta tadını bırakacak kadar koyu sohbetini bitirip dışarı çıktı. Şövalye kralın odasına gitmesi gerektiği haberini vermişti.

Ceketinin önünü düzelterek yürümeye koyuldu. Babasının sınır tanımaz afacanlıkları bir türlü bitmiyordu. Belki, Joseph da bu özelliği yüzünden babasına benziyordu? Bu düşünceyle derin nefes alıp üzgün bir şekilde gözlerini kapattı. Adımları sarayın kaliteli zemininde yankılanırken bu genetiği taşımıyor olmayı diledi. Armut dibine düşerdi ve Joseph da bir armut misali babasının dibine düşmüştü.

Büyük, kahve tonlarındaki kapının önünde durup hizmetçinin krala haber vermesini bekledi. Sonunda kapılar açılarak onun için geniş bir alan sağlamıştı.

Kral, Joseph'in önünde, kocaman tahtında oturuyordu. Birkaç adım yukarıdaydı tahtı. Tahtın arkasında büyük camlar vardı ve güneş odaya misafirdi. Joseph içeri geçip baş eğdi. Kafasını kaldırdığında kralın yüzündeki kurnaz gülümseme dikkatinden kaçmamıştı. "Sana benim gibi olmayacağını söylemiştim." Gülümsemesi daha da büyüdü. "Anneni hep aldatıp kraliyet ailesinin utanç sebebi oldum." Omuz silkti. "Ama bak şu an bu tahtta oturuyorum." Bacağını bacağının üzerine koydu. Joseph, ezber bildiği bu cümleler ne zaman bitecek diye, aklında tahmin yürütmeye başlamıştı. "Oğlum benim gururum olsun istedim."

Joseph'in yüzünde zarif bir çiçeği anımsatan gülümseme doğdu. "Ama ben de nişanlımı aldatarak utanç sebebiniz oldum." Her zaman, annemin göz yaşlarına boğulmasına sebep olan bu adamın ihtişamını yerle bir etmek istemiştim. Annem, sarayın en yukarı katlarında, yalnız başına, karanlıklarla süslenmiş odada ağlarken, bu adam alt kattaki şaşaalı davetlerde boy gösteriyordu. Oğlu gurur duyacağı birisi olursa onun onuru daha da yükselecekti. Peki, o, bunu hak ediyor muydu? Hayır.

Joseph düşündü. Leydi Jasmin ona sırılsıklam âşıkken kadınla evlenip mükemmel bir evliliğe imza atabilirdi. Bunun kazananı kim olacaktı? Leydiye karşı kalbinde sadece saygı olan Joseph olmayacaktı, binlerce kadını göz yaşlarına boğan Işık Krallığının kralı olacaktı. Bunu leydi Jasmin'e yaşatamazdı. Ve alçak bir oyuna girdi. Babasını rezil ederken leydiyi de kendisinden uzaklaştırdı. Evet, alçak bir oyundu, çünkü bu oyun, leydinin saygınlığını zedeliyordu, lakin onu sevmeyen bir adamla bir ömür yaşamaktan daha hayırlıydı.

"Karanlık Krallığının sarayından gelen o kadına fazla ilgili gibisin." Kaşları çatılırken Joseph'in da sinirlerini bozmaya başlamıştı. "İsmi neydi? Kral onu üvey kızı kabul etmişti, yani o, Karanlık Krallığının prensesi sayılır, değil mi? Prenses Karin..." İsmini telaffuz ederken Joseph'i sinirlendirmek için özel bir çaba sarf etmişti.

Karen, Joseph'in planlarında olmayan birisiydi. Karanlık Krallığının kralı, leydi Jasmin'le evlenmek istediğini söylediğinde Joseph buna karşı çıkabilirdi. Fakat düşününce... böyle bir olayın olması Işık Krallığının saygınlığını rencide ederdi. Sonuçta prensin nişanlısı, onu terkedip ilişkileri pek de iyi olmayan krallığın kralı ile evlenmişti. Joseph'in ayağına gelen bu yöntem, babasını rezil etmek için mükemmeldi. Lakin karşılığında bir şey istemeliydi ve Joseph yine, babası gibi olmayı seçip karşılığında prensesi istemişti. Prenses Amelia'yı vermekten itiraz eden kral ise başka bir kadını göndermişti. Sözde kadını daha sekiz yaşında bulmuş ve kızı olarak kabul ederek prenses unvanı vermişti. Neyse bunun bir önemi yoktu. Gerçek prenses olmaması daha iyiydi. Böylelikle babasının saygın ailesi daha çok rezil olurdu.

"Demek o kadını seviyorsun?" Nedensiz bir şekilde Joseph, Karen'i gördüğü andan itibaren aralarında bir bağın oluştuğunu düşündü. O, çaresizdi, masumdu ve yalnızdı. Böyle birisi koruyucu meleği hak etmiyorsa dünya tamamen iğrenç bir yere dönmüş demekti! "Aşk çocukça şeyler bunu sana öğrettim! Ne aptalca ama! Seni bunun için mi yetiştirdim? Seni ailemize uygun birisiyle evlenip şöhretimizi daha da yükselt diye büyüttüm!" Yumruğunu kolunu koyduğu tahta indirdi. "Leydi Jasmin bunun için en uygun adaydı, o uyduruk prenses değil!" Derin nefes alıp gözlerini kapattı. Yavaş yavaş odada tuhaf bir kahkaha yükseldi. Joseph, babasının bu mükemmel oyunu ne zaman bitecek diye bekleyemeye koyulmuştu. "Ama bunu sevdim. Bir zaafın oldu." Gözlerini açıp Joseph'in koyulaşmaya başlayan gözlerine dikti. "Seni onunla tehdit edersem yüzün hiç görmediğim muazzam ifadeye bürünecek." Tahta yumruk vurduğu elini kaldırıp salladı. Joseph'in gözleri kocaman açılmaya başladı. "Ben çok merak ettim. Sen de merak etmiyor musun? Nasıl bir ifade olacağını?" Kralın sırıtması daha da büyüdü. O gün Joseph, o taht odasından şaşkın ve bir o kadar da üzgün çıktı. Çünkü ancak tehdit edildiğinde anlamıştı Karin'e karşı olan biçimsiz duygularının ne denli büyük olduğunu.

Büyülenmiş ZamanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin