James
Malikaneye dönüş yapmıştım. Benim için ayarlanan çalışma odasında kalçamı masaya dayamış bir halde pencereden dışarıyı izliyordum. Aslında kafam karışıktı ve ne izlediğimi bile bilmiyordum. Düşüncelerim beni meşgul ederken gözlerimden, bahçede yeni açmakta olan güzel çiçek manzaralarını mahrum etmiştim. Hâlâ Işık Krallığında olmanın verdiği koyu bir huzursuzluk vardı göğsümde.
Kapı çaldığında kısa sürede Henry kendini odada buldu. "Beni emretmişsiniz, kralım."
Pencereden dışarı bakarak konuşmaya başladım. "Zaman büyücüleriyle ilgili ne biliyorsun?"
Bir süre sessizlik olmuştu. Henry boğazını temizlediğinde odak noktam oldu. "Işık büyücülerinin yapabildiği bir büyüdür."
Kafamı aşağı yukarı salladım. "Her şey çok karışık." Kaşlarım çatılmıştı. Yüzüm rahatsızlığımın verdiği etkiyle buruşmuştu. Henry'ye doğru döndüm. Hâlâ kendimi masaya dayamıştım. Bir elimi masaya bastırıp ona baktım. "Zaman geçmişe dönerse..." Henry'nin gözlerinde kralının neden bunu merak ettiğini düşünen bir ifade vardı. "...herkes her şeyi unutur." Kaşlarımı kaldırdım. "Değil mi?"
"Öyle." Soğuk ve kati bir cevap. Eğer uzun cevap verirse konu farklı yerlere kayabilirdi. Asıl maksadımı öğrenmek için sabırsızlanan biz yüz ifadesi.
"Peki..." Kafamı yavaşça aşağı yukarı salladım. "...unutmamak mümkün mü?"
Henry'nin kaşları çatılmıştı. Anlaşılan hâlâ nedenini çözemediği için huysuzlanıyordu. "Neden bunu soruyorsunuz?" Aklında en baştan beri dolaşan o soru. "Beni bunun için mi acilen Işık Krallığına getirttiniz."
"Bu mühim bir konu."
Hâlâ cevabımı almamıştım. O yüzden bekliyordum. Henry sonunda bunun farkına varıp dudaklarını araladı ve bu sessizliğin üzerine bir çizgi çizdi. "Hayır, mümkün değil."
Gözlerimi ondan çekip pencereden dışarı diktim. Derin nefes aldım. "Mümkün." Kafamı usulca aşağı yukarı sallarken dudaklarım kıvrılmıştı. "Mümkün," diye tekrar ettim. "Eğer bunu yapacağını önceden anlarsan ve çok..." Kaşlarım çatıldı. "...güçlü bir büyücüysen yapabilirsin." Daha on iki yaşımdayken babam bana zorla büyüler okuturdu. O zamanlar bir ışık büyücünün zamanda geriye gidebildiğini okumuştum. Daha çocuktum, ben de böyle bir büyü yapmak istiyordum. Babam, sadece bir ışık büyücüsünün bunu yapabileceğini söylemişti. Sırf bu yüzden babamdan küstüm. Neredeyse iki gün konuşmamıştım. İki gün sonra babam, bana yeni büyülü bir at alarak gönlümü almıştı. Fakat o zaman, pek de umursamadığım bir konu da okumuştum: ışık büyücüsünün eşi karanlık büyücüsüydü, ışık büyücüsü geçmişe gittiğinde karanlık büyücüsü de özel bir büyü kullanarak her şeyi hatırlamıştı. Babam, zorla bana bu büyüyü öğretti. Yıllarca bu büyüyü öğretti. Bana göre saçma ve gereksizdi, ama babama göre ben tüm büyüleri bilmeli ve en güçlü büyücü olmalıydım. O büyü de sırf bu yüzden bana öğretmişti. Fakat bilirsiniz, diğer büyüleri pratikte kullanabilmiştim, ama bu büyüyü asla ve düşündüm ki bu büyü gerçek değil. Gerçek değil mi? Görecektik. Aslında kocaman bir inançsızlık içinde umut taşıyordum.
"Leydi Jasmin ile mi alakalı?" Sırtım Henry'ye dönük olduğundan yüz ifadesini göremiyordum.
İç çekmiştim. "Birilerine alışmanın getirdiği en büyük problem nedir, biliyor musun?" Gözlerimi kısmıştım. "Etrafta olmadıkları zaman kendinizi yalnız hissetmeniz." Ellerimi buluşturdum.
"Gerçekten leydiye değer veriyorsunuz."
"Leydinin kardeşi lord Jacob'la iletişime geçtin mi?" Öğrendiğim bilgilere göre zaman büyüsü yapabilen Işık Krallığındaki aile sadece kadınımın ailesiydi. O zaman olayı daha da netleştirmek ve büyülerinin gücünü anlamak için lordla buluşmalıydım. O kitap hatunumda neden vardı, bilmiyordum. Fakat parçaları birleştirince önüme ürkütücü bir tablo çıkmıştı. Ürkütücü şeyleri severdim. Öncelikle anladığım oydu ki Samuel denen adam, gelecekten gelmişti ve hatunuma anne, derken oldukça gerçekçiydi. Eğer bir tanem, Joseph'i durmadan reddetmişse o zaman babası Joseph olamazdı. Babası bendim. Bunun için çok fazla delil vardı: en önemlisi de hamileliğiydi. Bir şekilde kader bizi birleştirmişti. Lakin anlaşılan o ki soylu kadınım, sırlar ve gizemler kraliçesi olmaktan yanaydı. Bu kadın ışığım, bütün kutsallığımdı benim.
"Nikah gününüz istediğiniz gibi ayarlandı, kralım." Henry'nin sesinde itaat ettiğini belli eden bir tın oluştu. "Lord mektuplarımıza ve davetlerimize yanıt vermiyor. Lordla nikahtan sonra konuşabilirsiniz belki. Düşünüyorum da hem böyle daha samimi olursunuz. Sonuçta damatları olarak size olan güvenleri daha da artar." Derin nefes aldı. Çok konuşmaktan nefesi tükenmiş gibiydi. Lord Jacob neden benimle iletişime geçmiyor ve mektuplarımı görmezden geliyordu? Nereden bakarsam bakayım bu, kuşkucu bir durum. Sanki birisi iletişime geçmemize engel oluyor. "Ve siz de rahatlıkla isteğinize ulaşırsınız." Ben de böyle düşünmüştüm. Lord o zaman benden kaçamazdı. "Leydi için kendi topraklarında evlenmeyi düşünmek onurlu bir hareket."
"Senden geri kalır yanım yok sonuçta?" Dudaklarım kıvrıldı. Henry de Isabella'le, Su Krallığında evlenmişti. Isabella, Su Krallığının kralının yeğeniydi. Onların tanışma öyküsü ise biraz dramatik.
"Konu Isabella'ya gelmişken." Henry'nin iç çektiğini hissettim. Kafamı çevirip gözlerimi Henry'ye diktim. Tek kaşımı kaldırıp, Henry'nin konuyu nereye getireceğini, dinlemeye koyuldum. "Su Krallığının prensesi ile nişanınız söz konusuydu, biliyorsunuz."
"Onlara..." Gözlerimi önüme diktim. "...bir söz vermedim." Dudaklarımı yaladım. "Bu henüz resmi bir şey değildi. Ayrıca prenses Sophia ile yakınlığımız da yok." Çenemi kaldırdım. "Üzüleceğini sanmıyorum."
"Isabella, kuzeni prenses Sophia'nın bu haberden sonra saraya kapandığını söyledi." Gözlerimi yeniden, konuşmakta olan Henry ile buluşturdum. "Sadece haberiniz olsun diye düşündüm."
"Elbette, gönlüne göre birini bulacak." Bu konunun daha fazla uzamasını istemiyordum. Prenses ile aramızda hiçbir şey yoktu. Babasının benimle olan bir anlaşmasıydı nişanımız. Prensesi ise dediğim gibi birkaç defa resmi davetlerde görmüştüm. "Onu tamamen unutmuşum." Gerçekten unutmuştum. Hatta onun, benimle nişanlanmak istemediğini düşünüyordum. Herhalde öyleydi de. Saraya kendisini kapatması beklenmedik bir şeydi. Nikah yüzünden olması ise daha çok şaşırtmıştı. "Doğu tarafındaki kuraklık ne durumda?" Kafamı kraliyet işleriyle meşgul etmem, bana prenses olayını unutturacaktı. Henry konuşmaya başlayınca ise prenses olayı sanki hiç açılmamış gibi kapandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Büyülenmiş Zaman
FantasiJasmin, Işık Krallığının veliaht prensinin nişanlısı iken karşılaştığı sorunlardan yorulmuştur. Her şeye bir ara vermek adına katılmayı umduğu kampta ilgisini çeken büyülü eşya onu Karanlık Krallığının cariye gecesine götürür. Veliaht prensler, pren...