Adımlarımın sesi basamağa her bastığımda kendini belli ediyordu. Sabah uyandığımda kapım kilitli değildi. Ve şimdi şu anda gidip tüm sarayı Sophia denen sürtüğün kafasına yıkacaktım. Ah... Hayır, daha fazlasını yapacak, o kadının saçından tutup sarayı güzelce bir ona turlayacaktım. Ne olacakmış, efendim? Bu hareketimden sonra Işık ve Su Krallıkları düşman mı olacaktı? Zaten diplomasileri iyi değildi. Yıllardır Su Krallığı Karanlığın, Ateş Krallığı ise Işık Krallığının arkadaşıydı. Ne olacaksa olacak! Ben prenses değilim ki bunun sorumluluğunu kabul edeyim?! Hayatımı mahvetmiş bir İblisten öğrendiğim şuydu: iblislerle savaşmak istiyorsan iblis kılığına girmelisin.
Adımlarım son bulduğunda soluğum daha da artmıştı. Gözlerimi deli gibi etrafta dolaştırdım. Neredeydi bu lanet olasıca?! Koridorda saçma sapan ayak sesleri duyduğumda kaşlarımı çatıp o yöne döndüm. Üzerimde gri bir elbise vardı. Saçlarımın ise yarısı örgüde ve bir kısmı ise açıktı.
Adımların sesi arttığında ayak altında kalmamak adına köşeye bir yerlere sokuldum. Gözlerimi önümdeki ağaç benzeri tuhaf bitkiye dikmiştim. Kimse ağaçla ilgilenen bir leydinin, prenses Sophia'ya vahşi gibi saldıracağı tahmin edemezdi. Yine kamufle olmak işlerinde çok zekiyim. Hareket dahi etmeyen bitkiye bakmaktan boynum tutulmuştu. Bir de bununla ilgilenen tuhaf, saf, masum ve gerizekalı leydiler vardı! Gözlerimi koridora diktim. Ve gördüğüm kişi... Aman Tanrım! Seni görmek böyle mi nasip olacaktı?! Ben daha çok yalnız olduğun bir zamanda kafanı ezerim sanmıştım, James! Ama sen yanında ordu ile dolaşıyorsun! Tabii! Kötülerin kahrolsıca sağduyuları yok mu! Jasmin'in seni parçalara ayırıp sonra parçalarının üzerinde deli gibi şarkı söyleyerek dans edeceğini hissettiğinden ordu ile gezersin tabii! Ah, ah! Bir de unutmayacağına söz vermiştin! Yalancı şey seni!
Yanındaki adamla konuşuyordu. Sanırım papa gibi bir şeydi. Gözlerim yeniden James'le buluştu. Benden sadece yirmi adım uzaktaydı. Çok öfkeli görünüyordu... Acaba neydi onun canını sıkan. Yanındaki papa da durmadan konuşuyordu. Üzerinde siyah bir lord takımı vardı. Ceketi uzundu ve yürüdükçe havalanıyordu. Gömleğinin önü ise biraz açık kalmıştı. James'in yaşayan en güçlü büyücü olduğu gerçeği. Ona hiçbir şeyin zarar veremeyeceği, benim bile. James'in yaşadığı gerçeği. Ve ben ona ümitsizce âşıktım...
Gözlerimiz buluştu. Sanki o an, sadece o küçücük zaman diliminde inanmıştım, onun eski James olduğuna inanmıştım. Bakışları önce şaşırmış bir resimle süslenmişti. Öfke, tutku ve şehvet, kabaran fırtınalı mavi gözlerinde dönüp duruyordu. Duyguları o kadar keskin,o kadar güçlüydü ki onları nasıl kontrol altında tuttuğunu anlayamamıştım. Ben olsaydım öfkelenmeme neden olan meymenetsizi gebertirdim. James ise öyle değildi, en azından şu an öyle durmuyordu. Sanki bana saldıracakmış gibi, bakıyordu. Bana saldıracak, beni baştan çıkaracak, beni ve tüm dünyayı fethedecekmiş gibi, görünüyordu. Bu karşımdaki adam sadece bir savaşçı, bir yenilmez, bir kral olabilirdi.
Bakışlarımız birbirine kenetlenmişken doymaz bir zevkle bana bakıyordu. Neredeyse yanımdan geçiyorlardı. Adamların fazlalığından birkaç adım geriye gitmiştim. Papa bağırdığında irkildim ve gözlerimi, o anki şaşkınlığım yüzünden James'den çektim. "Ah lanet olsun! Artık beni öldürün!" Ne?! Senin saçma ölüm feryatların yüzünden mi gözlerimi delikanlımdan çektim?! Seni kaçık yakışıklı!
Koridorda kaybolmalarını izledim. Bir şeyler dönüyordu, ama ne olduğunu anlayamamıştım. Hem kral hem de papa oldukça öfkeliydi. Ve kral da tabii öfkeyle beraber biraz tutkulu. Eh! Beni gören herkes delirir. Saçımı geriye savurdum. Kendimden emin bir şekilde koridorda yürümeye koyulmuştum. Öyle ki James yüzünden, Sophia'yı öldürme planımı bile unutmuştum.
Koridorda daha fazla yürüdüğümde nereye geldiğimi anlamamıştım. Nefes nefese kaldığımdan durup derin nefes aldım. Ah, Jasmin! Ah, Jasmin! Sırıtarak amaçsızca bu kadar yürürsen olacağı bu! Sophia'ya odaklan! Tam yeniden adım atacakken kapıdan gelen seslere kulan misafiri oldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Büyülenmiş Zaman
خيال (فانتازيا)Jasmin, Işık Krallığının veliaht prensinin nişanlısı iken karşılaştığı sorunlardan yorulmuştur. Her şeye bir ara vermek adına katılmayı umduğu kampta ilgisini çeken büyülü eşya onu Karanlık Krallığının cariye gecesine götürür. Veliaht prensler, pren...