𖥸'8

757 59 0
                                    

"Bu ceket o kadar rahatsız ki ölebilirim!" Mızmızlanmam devam ediyordu. Karanlık Krallığının kıyafetleri Işık Krallığının giysilerinden farklıydı. Kısaca özetlemek gerekirse daha iddialı kıyafetler giyiniyorlardı. Üstelik cariye olmanın verdiği özelliklerden birisi de buydu sanırım. Planımızın üzerinden birkaç güç geçmişti. Dorian, sonunda uygun zamanı bulmuş ve bizi saraya götürmek için at arabası hazırlamıştı.

Olivia benim aksime fazla rahattı, hatta uykuluydu. Sabahın altısı olduğundan, herhalde tek dileği at arabasına varıp, uyumaktı.

Gözlerimi önümüzde yürümekte olan papa ve rahibe diktim. Hanın arka bahçesindeydik. At arabasına doğru giderken gözlerimi etrafta dolaştırdım. Sadece Dorian'ın güvendiği dört rahibe bize eşlik ediyordu. At arabasına vardığımızda ise onlar da geride kalmıştı.

Dört kişi beraber at arabasına geçtik. Benim yanımda Dorian, Olivia'nın yanında ise Kristian oturuyordu. Kristian gözlerini camdan dışarı dikmiş, ürkek bakışlarla etrafı inceliyordu. Sanırım benden korkuyordu, çünkü olabildiğince gözlerime bakmamaya özen gösteriyordu. Olivia uykuya dalmıştı. Dorian'ın ne yaptığını bilmek için kafamı sola çevirmeliydim, bunu yapmaya üşeniyordum. Kendimi fazlasıyla yorgun hissediyordum, nedeni ise kaç gecedir gördüğüm aynı rüyaydı. Rüyamda, pardon, kabusumda Joseph ile evleniyorduk.

"Sorun nedir?" Dorian'ın sesi gözlerimi ona dikmeme neden oldu.

"Ben..." Kelimemi devam edip cümle oluşturmakta zorluk çektim. Bu adama pek güvenmiyordum, ama durumumun özetini verebilirse buna memnun olurdum. "Birkaç gündür garip rüyalar görüyorum."

Dorian'ın gözleri kocaman açıldı. "Bunu bana daha önce neden söylemediniz?"

O kadar abartmaya gerek yok bile, adamım. Nedir bu telaş? Elimi gelişigüzel salladım. "Eminim sadece korkularım yüzündendir."

"Çok mu kötüydü?" Gözlerimi yeniden Dorian'e diktiğimde tedirgin bakışlarıyla karşılaştım. "Rüyaların yani?"

Kaşlarımı kaldırdım. "Aslında pek sayılmaz." Evet, öyleydi. "Veliaht prensle evlilik törenimi gördüm." Ne büyük bahtsızlık!

"Düşündüğüm gibi." Dorian geriye yaslandı. Gözlerini kısmış dikkatle önüne bakıyordu. Rahip Kristian de konuşmamızın etkisinden gözlerini bize dikmişti. "Güç topuna temasta bulunduğunuz için olmuş olmalı."

Gözlerim irileşti. "Nasıl yani?"

Dorian yeniden bana bakmıştı. "Güç topu ölmüş olan bin büyücünün gücü ile hazırlanır. Esas vazifesi ise büyücülerin en etkin özelliklerini üst düzeye çıkarmaktır." Kaşlarım cümleleri duydukça daha da çatılıyordu. "Yani..." Benim anlamadığımı fark etmiş olmalı ki açıklamaya devam etti. "...sizin zaman gücünüz en etkin özelliğiniz, leydim."

Aniden aklıma kitap geldiğinde gözlerimi kocaman açmıştım. Bu ani deyişimimi Dorian fark etmesin diye gevelemeye koyuldum. "Yani diyorsunuz ki ben zamanda geriye gidebilirim?" Kaşlarım kalkmıştı.

Dorian kafasını belli belirsiz salladı. "Bu dediğiniz çok zor, ama yapabilirsiniz de. Şimdilik gücünüz artıncaya kadar sadece geleceği veya geçmişi göreceksiniz."

"Gücümün artması mı?" Gözlerimi kıstım. Bu deli ne anlatıyordu böyle?

"Gün geçtikçe gücünüz güç topunun etkisinden artmaya devam ediyor." Dorian dikkatle gözlerime bakıyordu. "Bunu fark ettiğinizi sanmıştım, leydim. Lakin yine de..." Meraklı bir şekilde parmağını çenesine bastırdı. "...enerjiniz çok zayıf, sanki bir şeyler enerjinizi yutuyor."

Çocukluğumdan beri pek de güçlü olmadığımın farkındaydım. "Hayır, papa hazretleri, güçlendiğimi fark etmedim." Gözlerim endişeli halde camdan dışarıyı buldu. Bu anlatılanlar bir yana... Gerçekten de Joseph'le evlenecek miydim? Gelecek değişemez miydi? Ya kader? Kadere meydan okuyacak birisi var mıydı bu dünyada? Gözlerimi sıkıca kapatıp derin nefes aldım. Başkasından medet umacak değildim. Bunun sadece hüsran getirdiğine Joseph sayesinde tanık olmuştum. Yani bu işi kendim, tek başıma halletmeliydim.

Büyülenmiş ZamanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin