Gözlerimi açtığımda beyaz uzun bir koridordaydım. Desmond'un anlattığı gibi zaman koridoruna girmiş olmalıydım. Üzerimde beyaz bir elbise vardı. Burası zamanın olmadığı bir mekandı. Beyaz ışık yüzünden etrafı doğru dürüst göremiyordum bile. Gözlerimi kısarak yürümeğe koyuldum.
Sağımda ve solumda siyah kapılar belirdi. Uzunlardı ve kafamı kaldırsam bile kapıların sonunu göremiyordum. Kapıların üzerinde ise rakamlar yazılmıştı. Her rakam farklı yaşımı belirliyordu. Hangi kapıyı açıp içeri geçersem o yaştaki Jasmin'nin bedenine girecektim.
Adımlarım hızlandı. Hoş, etraftaki kapılar olmasa yürüdüğümü bile düşünmezdim. Yürümeme rağmen sanki yerimde dikiliyordum; sanki ben değil de yer hareket ediyordu.
9, 10, 11, 12, 13...
13. kapının önünde durdum. James ile aramızda on yaş fark vardı. James, yirmi üç yaşında kral olmuştu, yani babasının ölümü ve kutuyu Amelia'ya armağan ettiği zaman dilimi de o dönemdeydi. Kapının beni en uygun zamana götürmesini dileyerek kolunu çektim. Kapı açıldığında beyaz ışık her tarafı sarmıştı. Gözlerimi, kamaştığı için kapattım.
Gözlerimi açtığımda tavana bakıyordum. Sanki az önce beyaz ışıkla karşılaşıp, kamaşan, benim gözlerim değilmiş gibi, ağrımıyorlardı. Etrafa baktım. Yataktan doğrulup ellerimi izledim; küçüklerdi. Demek ki başarmıştım. Aklımda durmadan Desmond'un, sakın geçmişi değişme, yoksa geleceği de değişirsin, cümlesi dolaşıyordu.
Ayaklarımı zemine bastırıp yataktan indim. Aynanın önüne geçtim. Küçük Jasmin karşımda duruyordu. Bu inanılmaz bir şeydi. Ellerimi yanaklarıma bastırdım. Yanaklarım yukarı kalmıştı. "Kız Jasmin! Senin de başaramadığın hiçbir şey yok, ha!"
Kendimi hızla toparladım! Neredeydim? Öğrenmem gerekiyordu. Kapının beni en uygun zamana getirdiğini umuyordum. Eh, gerçi, şu an ummaktan başka bir çarem de yoktu!
Boynuma baktım. Elbisemin önünü çekiştirerek içine baktım. Kolye yoktu? Annemin güya bana yadigâr bıraktığı, aslında ise babamın, tüccar kılığına giren İblis'ten aldığı kolye yoktu. Ama neden? Gözlerimi kıstım. Kollarımı bağdaş haline getirip düşünmeye koyuldum. Üzerimde pembe tatlı bir pijama vardı. İblis yok olduğunda, ben geçmişe gittiğim için, İblis herkesin aklından silinmişti. Artık kimse İblisin lanetini hatırlamıyordu. Tabii, ben ve James hariç. İblis tamamen silinmişse onun izleri de -kolye- silinmiş olmalıydı? Ve silinmiş de! Fakat böyle bir geçmiş var mı? Eğer kolye yoksa... güçlerimizin varolduğunu nasıl keşfedecektik? Dahası! Bu geçmişteki ben, James ile nasıl tanışacaktım? Bizim tanışmamıza vesile olan Dorian'ın güç topuydu, ama İblis'le karşılaşmayacağım için gelecekten beni korumaya gelen Dorian de yoktu?! Beni anladınız, değil mi?!
Desmond haklıydı... Geçmiş değişmişti ve bu, geleceğe fazlasıya etki edecek gibiydi!
Kafamı sağa sola salladım. Bağdaş yaptığım kollarımı indirdim. Şimdi böyle konularda düşünmenin zamanı değildi. Şimdi... Amelia'yı ve o lanet kutuyu bulmanın zamanıydı! Ama ondan da önce... Ben neredeydim?!
Burası malikanemize benzemiyordu! Kıyafetlerimi değiştim. Mavi bir elbise giyindim. Üzerine ise siyah pelerin taktım. Pelerinin şapkasını kaldırıp yüzümü kapattım. Çanta aldım ve omuzuma geçirdim. Odadan yavaşça çıkıp boş kahve zemine ve tavana sahip koridora, baktım. Işıklar yanıyordu, çünkü geceydi. Pencereden dışarı ne kadar bakarsam bakayım, sadece orman görüyordum. Ağaçlar ise nerede olduğumu anlamam için yeterli değildi. Bu, sen neredesin? Etrafımda ağaçlar var, sohbetine benziyordu.
Önümdeki tabloyu gördüğümde duraksadım. Tablo, koridorun sonundaydı. Kocamandı ve üzerinde annemle babamın fotoğrafı vardı. Bu tablo bana nerede olduğumu hatırlatmıştı. Burası, kutsal topraklardaki malikanemizdi! Eskiden -yani Işık ve Kranlık Krallıkları savaştığı dönemde- kutsal topraklarda hem Işık Krallığının hem de Karanlıklar Krallığının asillerinin malikaneleri vardı. Doğu topraklar Işık Krallığına, Batı topraklar ise Karanlıklar Krallığına aitti. Lakin tahta James geçtiğinde bu denge bozuldu. James, kutsal toprakları tamamen istedi. Bu istek ise, Işık Krallığının kralının -hıyarın babası- itirazı ile karşılaştı. Sonra savaşlar başladı. Nihayet ben on beş yaşındayken savaş bitti. Burası kutsal topraklar adını aldı. Tüm asillerin malikaneleri ise olası isyanı önlemek için kaldırıldı. Babam, ben on üç yaşımdayken, annemi kaybetmenin verdiği depresyonu bitirip bize geri dönmüştü. Bu dönem de bizi tatil için kutsal topraklara getirdiği dönem olmalı! Şanslı kadının tekisin, Jasmin! Işık Krallığından, Karanlık Krallığına gitmek zor olurdu. Ama kutsal topraklardaysam... işler daha farklı yürürdü. En azından dışarı çıktığımda, bu leydi Jasmin, diyecek insanlar yoktu. Saklanarak kaçmak için ideal bir yer.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Büyülenmiş Zaman
FantasyJasmin, Işık Krallığının veliaht prensinin nişanlısı iken karşılaştığı sorunlardan yorulmuştur. Her şeye bir ara vermek adına katılmayı umduğu kampta ilgisini çeken büyülü eşya onu Karanlık Krallığının cariye gecesine götürür. Veliaht prensler, pren...